Yılmaz SANDIKÇI
HAVA SALDIRISI MI?
Ramazan Bayramı öncesi ihracat potansiyelimizi yerinde görmek ve görüşmeler yapmak için ata yurdumdaydım! Bayram namazı Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te, bayramlaşma ana yurdumun Karaman, Ereğli ve Erdemli şehirlerinde nasip oldu.
*
Bu yazım Özbekistan hakkında olacaktı ancak bayramın şeker tadı henüz damağımızdayken, bölgemizi, bizim de dışında kalamayacağımız bir savaşa sürükleyebilecek hava saldırısı haberi geldi güneyimizden. Değişik bir hava saldırısı: İran “biz sihaları, füzeleri size doğru gönderdik” diyor, İsrail ise “tamam bekliyoruz, karşılamaya hazırız” tadında cevap veriyor. Hava saldırısı(!) naklen yayınlanıyor. Yani aslında saldırı desek mi emin olamıyorum açıkçası.
*
İran hakkında daha önce şunları yazmıştım: İran hem bölgede bir güç olmak için hem mezhep farkından dolayı Araplara ve Türklere diş geçirmek için hem de din düşmanlığı ile İsrail’e karşı sürekli silahlanıyor. Hatta İsrail’e atmayı hayal ettiği atom bombasını yapmak üzere nükleer çalışmalara çuvalla para harcıyor. Ancak Irak, Suriye ve Ürdün hava sahasından geçirmesi gereken silahları İsrail’e ulaştırması mümkün olmadığı halde, İsrail’e atom bombası atma hayalinin cezbesine kapılarak harcadığı para yüzünden halkını sefalete sürüklüyor İran!..
*
İşte dün gece İran’ın yaptığı saldırı bu düşüncemi doğruladı hem de İsrail’in için gerçek bir tatbikat yapmasını sağladı. Kime yaradı? Yapılması gereken bu mu olmalı?
*
Şöyle devam edeyim; İran İslam Cumhuriyeti’ne 1995 Mayıs ayında gittiğimde ilk defa İslam şeriatı ile yönetilen bir ülkeye gidiyorum diye çok etkilenmiştim. Zira benim de gönlümde bir şeriat arzusu olduğunu gizleyecek değilim! Sonraları, Arap ve diğer Müslüman ülkelere yaptığım seyahatlerde birbirine düşman İslam şeriatı ile tanıştığımda, Müslümanları birbirine düşman eden şeriat kimin şeriatıdır? diye sormaya başladım.
*
Bana kalırsa müslümanlara Allah’ın şeriatı lazımdır! O da insanı tanımakla, fıtratı anlamakla ve sünnetullahı öğrenmekle olur. Yani tersi de düzü de ispat edilemeyen kanma kandırma hikayeleri yerine, doğa olaylarında işin aslını aramayı öğreten bilim ile iman konularında ise dinin manasını anlamayı sağlayan sorgulama ve düşünme becerisini geliştirmekle olur… Malumat aktaran rivayetlere kanmak, söylentiler ile gaza gelmek yerine malumat içinde bilgi üreterek ve bilgiyi basiretli ve ferasetli akıl ile işleyerek olur.
*
Sonraki İran seyahatlerimde ekonomide sürekli bir kötüye gidiş gözledim üzülerek. Üzüntüm İran’ın gerilemesinden ziyade vitrinine İslam’ı koyan bir ülkenin düştüğü durumadır! İslam düşmanlarının eline koz vermesinedir. Maalesef, İran elindeki “Allah vergisi” petrol zenginliğine rağmen halkını refaha erdirmedeki başarısızlığını gizlemek için ideolojik propaganda için silahlanmaya sarılma hatasına düştü. Aynı SSCB’nin sonunu getiren yanlışlar gibi… Ekonomi batıyor, millet sefalete sürükleniyor ama İran “son teknoloji ürünü” silahlar yapmakla övünüyor…
*
İran, yıkılma öncesi SSCB’nin haline benzer bir durumdan geçerken batı ile girdiği çatışmayı, siyasi bir sermaye olarak kullanıyor. Batı ile çatışma durumu başarısız hükümetlerin kurtarıcısı olmuştur hep. Biz düşmanla savaşmak için modern silahlar yapacağız ama “dış mihraklar” bunu engelliyor, eğer daha çok oy-destek verirseniz daha da güçleniriz söylemine dünyadan izole edilmiş, bilgi kaynakları sansür ile kesilmiş İranlılar kanmak zorunda kalmış. Geçen yıllara rağmen ekonominin hep kötüye gittiğini gördükçe de bezmişler artık. Siyaset yanlışlarının bedelini halk ödüyor.
*
İran’ın dış mihraklar dediği batı ülkeleri arasında Fransa da var ki, İran devriminin en büyük destekçisidir bu Fransa. İran’ın petrol zenginliğinin imtiyazlı kontrolünü alma karşılığı İran’ın nükleer çalışmalarına da destek veren Fransa. Ayetullah (Allah’ın sözü) dedikleri Humeyni’yi himaye edip, hazırlayıp İran’a gönderen Fransa… Hatırlayın, İran devriminin ilk icraatlarından biri Irak ile 10 yıl kadar süren savaş oldu. Her iki din kardeşimiz milyonlarla ifade edilen sayıda yetişmiş insanını kaybetti. Birbirinin topraklarında patlattıkları bombalar için milyarlarca dolarlık petrolü batı ülkelerinin refahını artırmak için akıttılar. O Fransa bugün dünyanın birçok bölgesindeki Müslüman – Hıristiyan çatışmalarında Müslüman kanı akıtıyor. O Fransa ABD, İngiltere ve Almanya ile birlikte İsrail’in arkasında duran Fransa! O Fransa, Kafkaslarda Azerbaycan’ın zaferini engellemek için Ermenistan’ın arkasında duran Fransa ve Türklere karşı Ermenistan’ın arkasında duranlardan biri de İran İslam Cumhuriyeti! Yani, İsrail’e şu hava saldırısını(!) yapan İran… Bayrağı ülkemizde, hilafet adına sallanan da dahil olmak üzere Arap ülkeleri sessiz? Nedense?
*
Nasıl görünüyor sizin oradan? Türkiye dünyanın akupunktur noktasında değil mi sizce? Bu bölge “millet iradesini dikkate almayan, dediğim dedik kafası” ile veya devlet makamlarına akraba, yandaş, bizim oğlan atamaları ile yönetilebilir mi?
*
Bir de şu açıdan bakalım: Müslüman Türkleri yollara, meydanlara çıkarıp "kahrolsun İsrail" diye bağırtırken İsrail’in ulaştığı teknoloji seviyesine çıkartmak için eğitim reformu yapmayanlar, bilim, fen, sanayi meslek okulları açmayanlar ancak İsrail’in hizmetçisi olur bence. Bu yanlışta devam edenler, hem de müslüman kılığında bize gaz verirken İslam düşmanlarına mı hizmet ediyorlar sinsice?!
*
Savaş istemeyen silahını hazırlamalı! Ancak bunu akraba veya yandaş olduğu düşünülen şirketler ile değil devletin onlarca yıl önce kurduğu onlarca şirketin birikimi ile yapmalı ve fayda - maliyet - fiyat oranlarını dikkate almalı… İngiltere’den selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.