Yakup ÇAK
Yalnızlık sendromları
Küresel yalnızlık sendromları yaşıyoruz. Belki de küresel ısınmadan binlerce kat daha tehlikeli bir durumda olduğumuzun farkında bile değiliz. Zira öylesine bir yalnızlık rüzgârı esmektedir ki, bütün yönleri, kavramları, anlayışları karıştırıyor, kısacası insanın, toplumların dengesini bozuyor.
Dünyaya gelebilmek için bile bir anne bir babaya ihtiyacı olduğu halde, hayatı tek başına yaşamak için bütün değerleri yok sayan bir akım, benlik üzerine bir hayat tarzı dayatıyor. Doğrular, iyilikler, kötülükler, inançlar, itikatlar kişinin kendi anlayışına göre şekillendiriliyor. Ben merkezli bir yaşam tarzıyla kendisine her şeye bir bedel biçme hakkı kazandığına inandırılıyor, güzele iyiliğe, hatta sevgiye, aşka…
İnsanlar farkında olmadan korkunç bir yalnızlığa mahkûm ediliyor. Bir ailenin ferdi olarak başladığı hayatı, hiç kimseye ihtiyacı olmadan yaşayabileceğine inandırılarak, elindeki o eşsiz hazineyi çaldırıyor. Oysa ki birlik içinde olanların hayata daha sıkı tutunmakla beraber, büyük bir güç oluşturduğu ve dayatılan her türlü baskının altında kalmayacağı kaçınılmaz bir gerçekliktir.
Yalnızlık elbisesi giydirilmiş yığınla insan, bir merkezden saniyeler içinde ne düşünmesi ne yemesi, gündemine ne alması gerektiği telkiniyle hareket ederken, hep bir kalabalık havası içindedir. Sosyal platformlardaki sanal dünyayı yaşadığı gerçek dünyanın önüne geçirir. Aslında karşısındaki sevdiklerinin gözlerindeki kendisine olan sevgiye baksa, sanal dünyadaki binlerce beğenilmenin bir anlamın olmadığını görebilecektir.
Sosyal platformlar sayesinde sanal bir kalabalık içinde yaşayan ama gerçek hayatta küçük bir odada, küçük bir ekran karşısında hayatını, sanal semboller için heba ettiğinin farkında değildir. Gerçek anlamda sevgiyi, verilen değeri küçük temaslarla hissedebilecek olmasına rağmen, sanal bir şekilde yaşamayı gerçek sanmaktadır. Oysa aldığı hazlar, acılar, duygusal doyumluluk ve her insani meleke, bir başkasının onda görmesiyle bir anlam kazanır. Çünkü nefis sadece kendi doyumuyla yetinmeyecek kadar ego sahibidir.
Küresel yalnızlık sendromları yaşıyor insanlar. Öyle parçalara ayrılmış ki, hangi kılıfla bu dağınıklığını kapatacağını kendisi de bilmiyor. Kendi içindeki dipsiz kuyuya düşmüş, orada kendisiyle konuştuğu her sözün doğru olduğunu, kendisine uymayan her şeyin yanlış olduğuna inanıyor. Hatta kurguladığı senaryoların hayal mi, gerçek mi olduğunu bile ayırt edemiyor.
Elbette ki insanlığı küresel yalnızlığa iten ailenin, millet bilincinin, inanç birliğinin olmadığı bir toplum inşa çabası iyi niyetli olmayan bir merkezden yürütülmektedir. Buna fırsat vermek, daha derin yalnızlık kuyularına gönüllü olarak atılmayı kabul etmektir.
Telafi edilemeyecek sıkıntı yoktur. Bugün yokluğu çekilen birçok şeye yarın sahip olunabilir. Yeter ki gücün, iktidarın, kazancın, bereketin birlik ve beraberlikte olduğunu hatırlamalı. Yaşanılan yalnızlığın bir tercih değil, dayatma olduğunun farkına varabilmeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.