Yılmaz SANDIKÇI

Yılmaz SANDIKÇI

ALFABE DEĞİŞTİRMEK SOY KIRIM MI?

1928 yılında yaptığımız son alfabe değişimi, yüzyıldır tartışma konusu olmaktan çıkamadı. Çünkü bu konuyu tartışanların çoğu, doğruları ortaya koymak değil öküz altında buzağı aramaktan ve kafaları karıştırmaktan başka bir amaç taşımıyor. Çünkü karışan kafalara istedikleri yalanı bazen tarih gibi, bazen din gibi, bazen de fikir gibi doldurmaları kolaylaşıyor. Yani alfabe tartışmalarının amacı üzüm yemek değil bağcıyı dövmek misali, hem de bağcıyı kendi çocuklarına dövdürecek kadar şeytani…

*

Evet bir milletin alfabesini değiştirmek, kültürel yıkımdır hatta soykırımdır, bu söz doğrudur! Yüzyıl önce yapılan alfabe değişikliğini eleştirenler, bin yıl önce yapılan alfabe değişikliğini görmezden gelirse bu doğru söz birden yanlışa dönüşür çünkü sahtekarlar, doğru bilgiler ile bile milletimizi yanlış yollara saptırır. Bunun fark edilmesi, alfabe tartışmalarını işlerine gelen bir açıdan sürdürenlerin iyi niyetli olmadıkları gibi dürüst olmadıklarını da gösterir.

*

Evet, bin yıl önce, yapılan alfabe değişikliği ile Kağanının nasihatlerini kayalara kazıyacak bir yazı medeniyetine ulaşmış olan Türk milletinin, Allah’ın indirdiği ayetleri bile kalıcı yapılara kazıyacak bir yazı medeniyeti olmayan Arapların alfabesine geçilmesi, Türklerin kültürel birikimini yıkması yanında, zihinsel gelişimine soykırım etkisi yapmış ve bilek gücünden beyin gücüne geçişini engellemiştir. Peki bunu kim fark etmiştir? Hiç kimse!

*

O yıllarda Arap alfabesinin, Türk dilindeki sesleri karşılamadığını fark edecek bir dil bilim disiplini yoktu. Bu sorun fark edildiğinde, Osmanlının, içlerine kadar ilerlediği Avrupa kıtasında yaşayanlar çoktan bilgi çağını geçmiş, sanayi devrimini başlatmış ve sanayi-teknoloji ürünü silahlar ile donattığı orduları, Osmanlıyı yenmeye, geriletmeye, yüzbinlerce şehit kanı ile alınan topraklardan sürmeye başlamıştı.

*

Bu yenilme sorununa çözüm arayan Osmanlı, gecikmeli gelen matbaanın da etkisi ile 1800'lü yılların başında, Osmanlının Avrupa karşısında güç kaybetmesinde dili, düşünceyi ve fikri nesilden nesile taşımakta yetersiz kalan Arap alfabesinin etkilerini tartışmaya başladı.

*

Allah’ın dini ile Arabın geleneği arasındaki farkı anlayacak seviyede düşünemeyen bazı din ülemasının tepkileri sonucu, yıllar sonra Arap alfabesinde bazı düzenlemeler yapılması ile yetinildi. Yeterli olmadı!. Çünkü yazıya sadece 3 sesli harf ile dökülebilen Arap dilinin ürünü olan Arap alfabesi, 8 sesli harf gerektiren Türkçe dilini hakkıya ifade etmeye uygun değildi… Arap dilini üstün gösteren ırkçı Arapların, bu uğruda dinimiz İslam’ı suistimak ettiğini fark etmeyen Osmanlı bu konuda gereken adımları atamadı.

*

Diğer bir çok devrim ve yenilikte olduğu gibi, alfabe değişikliği de Osmanlı zamanında başlamış ama başarılamamış bir yenilikti. Bu konuda Atatürk’e iftira atanlara aldanmadan önce, Atatürk devrimlerinin Osmanlıdaki köklerini araştırmayı ve durumu dönemin şartlarında anladıktan sonar konuşmayı öneriyorum.

*
Özellikle de duygularımız ile oynayarak, dedelerimizin mezar taşlarını sorun edenlere aldanmadan önce, şunu dikkate almayı öneriyorum; Osmanlı zamanında ordunun en önünde savaşa gönderilen ve düşman karşısında gerileyip vatanı da kaybetmekle yüzleşen dedelerimizin de Kurtuluş Savaşı vermek zorunda kalan dedelerimizin böyle bir sorunu olduğunu düşünmüyorum. Çünkü çoğu cephelerde şehit olur mezar yeri bile belli olmadan yatarken, gazi olarak dönenlerin de son derece mütevazı mezar taşları ile yetindiği düşünmek, bizim İslam inancımızın bir sonucu olarak doğru görünüyor bana. Bu durumun da istisnaları olabilir elbette. Dedesinin mezar taşını okuma sorunu, Türkler savaştan savaşa koşarken, Osmanlının saray ve devlet imkanlarını sonuna kadar kullanarak semiren ve zenginleşen ve ihtişamlı mezar taşları diktiren yöneticilerimizin(!) ve onların torunlarının bir sorunu olabilir bence.

*

Bizim olmayan böyle tartışmalarda kafalarımızı karıştırmalarına izin vermek yerine dinsiz, ateist hatta İslam düşmanı olduğunu gizlemeyen terör örgütünün şehit ettiği evlatlarımızın mezar taşlarını okuyor ve anlıyor olmak yeterli değil midir sizce? Peki şehitlerimizin mezar taşlarında okuduğumuz ve anladığımız mesajlara uygun mu yaşananlar? Acaba diyorum, bizi yüzyıl önceki kendi sorunları ile meşgul ederek, günümüzdeki sorunlarımızı anlamaktan mı uzaklaştırıyorlar?

*

Bir milletin alfabesini değiştirmek, dilini değiştirmese de düşünce birikiminin nesilden nesile aktarılma kalitesini değiştirecektir. Arap alfabesine geçmeden önceki çağlarda yaptığı kılıç ve ok gibi çağın silahlarındaki üstünlüğüne yansıyan demir işleme becerisi ile bilinen Türklerin, geçen bin yılda bırak demir işlemeyi, çağın silahlarını yapmayı demirden çivi bile yapamaz hale gelmesi sorununu mezar taşı kadar sorun etmeyenler aslında kimdir. Bin yıl önce yapılan bir yanlışı düzeltmek için yapılan yeniliği, sanki dinden çıkmakmış gibi gösterenler aslında kimin hizmetindedir? Ya bunlara aldananların hizmeti kimedir?

*

Osmanlı geçen bin yılın son 3-4 yüzyılında, dünyayı yöneten gücün bilek gücünden beyin gücüne değiştiğini bile anlamamıştır. Çünkü nesilden nesile kaliteli bilgi aktarımı sağlayacak yazı olmadan, günlük dönemlik iletişim yöntemleri ile böyle büyük konular anlaşılmayacaktır.

*

Alfabe gibi önemli bir konunun elbette bir çok farklı açısı olacaktır ancak bir gazete köşe yazısına ancak bu kadarı sığacaktır.
*
Algı ile görüntüye söylentiye aldanmak yerine akıl ile işin aslını anlamaya çalışanlar için “alfabe din meselesi değil, dil meselesidir” gerçeğini anlamak bile, kafalarımızı karıştırmaya çalışanlara karşı büyük bir kazanım olacaktır.

*

Konuştuğu dili ifade edecek bir alfabe, medeniyet yıkımı değil, medeniyetin gelecek nesillere aktarımıdır! Geleceğin aydınlanmasıdır. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum