Yılmaz SANDIKÇI

Yılmaz SANDIKÇI

CAHİLLER Mİ HAİNLER Mİ?

Bizim sorunumuz nedir sizce? Dışarıdaki düşman mı? Yoksa içerideki hainler mi? Aramızdaki kalleşler mi?

*

Önce şu tespiti yapalım, düşman düşmanlık etmek için vardır ve düşmanı, düşmanlık ettiği için suçlamak ahmaklıktır!... Suçu kusuru kendinde aramak yerine başkalarını suçlamak zihinsel bir marazdır. Bundan kurtulmanın yolu sonuçları sorgulamak ve sebepleri anlamaya çalışmaktır. Örneğin;

  1. Düşman bize zarar verecek gücü bizim hangi zayıf yönümüzden devşiriyor?
  2. Düşman, tedbir almamızı önleme fırsatını hangi eksik yönümüzde buluyor?
  3. Düşman, düşmanlık edecek cesareti hangi yanlış politikamızdan alıyor?

*

Bu sorulara yanıtlar aramaya başlayınca yeni sorular da ortaya çıkacaktır elbette, ve tabiki yeni yanıtlar da. Bence sorunumuz birilerinin sürekli hedefe koymaya çalıştığı gibi Yunan ile veya Rus ile veya Ermeni, Kürt, Arap, İran ile hatta İngiliz, Fransız, ABD, Çin ile değildir.

*

Bence sorunumuz içimizdeki hainler ile aramızdaki kalleşler iledir. Bizden gibi konuşsalar da bunların hizmeti düşmanadır ve bu hizmeti kesmek gereklidir. Nasıl?

*

Sorunu doğru tespit edebilirsek, yukarıdaki soruların yanıtlarını da bulabileceğimiz açıktır. Bulacağımız doğru yanıtlar çözüme giden yolları açacaktır…

*

Düşman, düşmanlık etmek için fırsat kollar. Aynen atalarımızın dediği gibi “sû uyur, düşman uyumaz”… Düşman biz uyanıkken saldıracak değildir. Düşman biz güçlüyken dost görünecektir. Düşman önce bizi uyutmak isteyecektir, güçten düşürmek, zayıflatmak için çalışacaktır. Peki bunu nasıl yapacaktır?

*

Her milleti bir arada tutan bazı değerler ve özellikler vardır; Geçmiş birliği, vatan birliği, ülkü birliği gibi ve bu birliktelik arsuzunu yaşatan tutkal gibi bağlar vardır. Düşman önce bu bağları zayıflatmak ister. Düşman bunu doğrudan yapamayacağını bildiği için maşa kullanır… Peki kimler düşmana maşa olmak ister?

*

Bir ata sözümüzü daha hatırlayalım “kalleş dostum olacağına, mert düşmanım olsun!”… Askerliği meslek olarak seçen kişilere iyi bakın, tarihte bir çok örneği vardır; savaş cephesinde birbirini öldürmek için mertçe savaşırken, savaş bitince el sıkışabilirler. Savaşta, öldürmek için yarışırken, barışta yaşam için işbirliği yapabilirler. Asker olanlar mertçe savaş ilan etmeden birbirine saldırmazlar. Ancak kalleşler, savaş ilan etmeden saldırabilirler. Bunlar orduya sızan asker kılığına girmiş hain veya kalleşten başkası değildir… Tarih bunların adını bile anmaz!

*

Düşman böyle kalleşleri dost gibi, hainleri kahraman gibi göstermeye çalışır. Bu kalleşler ve hainler, bazen birbirlerine düşmanmış gibi rol yapsalar da birlikte hareket ederler ve baş görevleri dinimizi ve tarihimizi yanlış anlamamızı sağlamaktır. Bunu başarmak, yalanlarını kolayca yutturmak için de dilimizi bozmak baş görevleri arasındadır… Sözcüklerin anlamlarını kaydırır kavramların için boşaltır bunlar, örneğin; Millet, ümmet, demokrasi, adalet, kader, cihat, şeriat, laiklik, selam, salat, namaz, vatan, ibadet, nass!... Bu konuda ne kadar çok kişiyi kandırabilirlerse, düşmana o kadar hizmet etmiş olurlar. Peki kandırılmayı nasıl durduracağız? Kandırılmışların etkisini nasıl azaltacağız?

*

İşimiz zor, çünkü bu hainler ile kalleşler bir “bayrak yarışı takımı” gibi çalışırlar. Bazıları ayrı kulvarlarda görünseler de birinin yaydığı yalanı diğeri doğrularken, yeni yalanlar ile milletimizi nesilden nesile, yavaş yavaş düşmana hizmet eder hale getirmeye çalışırlar.

*

Bu yöntem, 15 Temmuz ihanetini yapan Fetöcüleri hatırlatmadı mı size? Bunlar Müslüman mintanı içinde, hoca kılığında İslam’a hizmet eder gibi görünerek ve konuşarak, milletimizden güç devşirmedi mi zamanında? Kandırdıkları çocuklarımız ile ordumuza sızmadılar mı? Bu gücü ne için kullandılar peki?

*

Tarihten ders almayanlar için acı tecrübeler tekrar etmeye hazırlanıyor sanki; Hoca kılığına girmiş niceleri aramızda ve bizim vergilerimizden maaş alarak, vatanımızı işgal etmiş olan düşmana övgüler düzüyor… Müslümanmış gibi konuşmalar yaparak kandırdığı halkımızı vatanımızın parçalanmasına göz yummaya hazırlıyor. Kandırılmış olanlar, bu hainleri kah misafir ediyor, kah ziyaret ediyor, kah istedikleri neyse veriyor! Ne dersiniz tüm bunları cahiller mi yapıyor, hainler mi?

*

Müslüman olanlar hain de olmaz kalleş de ancak hain olanlar kalleş olanlar, hep birlikte müslüman kılığında geziyor, konuşuyor ve cahillerimizi kandırıyorlar. Kananların gücünü düşmana hizmet için kullanıyor bunlar..

*

Ne dersiniz, bu hainler mi daha tehlikeli yoksa bunlara kanan cahillerimiz mi? Peki ne yapmalı?... …. Kanmak yerine işin aslını arayan ve dinin manasını anlamaya çalışanlara selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.