Yılmaz SANDIKÇI
İSLAMİ DAYANIŞMA OYUNLARI
Spor etkinliklerinin taraflar arasındaki iletişimi geliştirme yönünü iyi kullanabilmek, böyle büyük bir organizasyonu yapabilmek kadar kapsamlı bir beceri gerektiriyor. Başarıyla tamamlanması Türkiye’nin olduğu kadar Konya’nın da gururu olacaktır.
*
2005 yılında ilki Suudi Arabistan’ın Mekke şehrinde yapılan İslami Dayanışma Oyunları’nın ikincisi İran’ın başketi Tahran’da yapılacakken Suudi Arabistan ve İran arasındaki anlaşmazlıklar sonucu iptal elimiş. Üçüncüsü Endonezya’da ve dördüncüsü Azerbeycan’da yapılmış. Şimdi beşincisi Türkiye’de üstelik şehrimiz Konya’da bugün başlıyor! Çok ama çok önemli bir fırsat.
*
Konya yaptığı hazırlık yatırımları ve mevcut altyapısı ile şimdiden övgü almaya başladı bile. Emeği geçenleri tebrik ediyorum.
*
İşim dış ticaret gereği gidip gördüğüm 49 ülkenin 18’i İslam ülkesi, bunların 13ü de Arap ülkesi. Hepsinde de İslam’ın en güzel yaşandığı ülkenin Türkiye olduğuna dair bir kanaat var. Bu kanaatin, İslami Dayanışma Oyunları için Konya’ya gelen sporcular ve heyetler ile perçinlenerek ülkelerine gönderilmesi çok önemli.
*
Müslümanlar arasındaki işbirliğini güçlendirmek için, görüntü birliği ve söz birliğinden daha önemli olan düşünce birliğine ulaşmayı sağlayacak adımlar böyle etkinliklerde atılabilir.
*
Gittiğim ülkelerde Müslümanların bir kısmı sakal sarık takke cübbe gibi şekillere manadan ve düşünceden daha fazla önem veriyorlar ancak bunun İslam birliğinin güçlenmesine bir katkı sağlamadığı ortada. Çünkü böyle birlikler şekilden ziyade düşünce üzerine, sistem üzerine kuruluyor.
*
Vatan ve millet sözcükleri üzerinde yeterince düşünmeyen Müslümanların kıyafetleri ile “etkili” bir İslam birliği kurması beklenebilir mi sizce? Millet sözcüğünü anlamayanlar ümmet kavramını anlayabililir mi? İslam birliği olmadan İslam ümmeti söylemleri ucuz siyasi söylem olarak kalmaz mı? İslam ümmetini kurması gereken Müslüman milletler güçlenmediği sürece kuracakları ümmet birliği de güçlenemeyecektir demek için müneccim olmaya gerek yok değil mi!
*
Dünyada örnekleri var. Hristiyan kulübü de denilen Avrupa Birliği Avrupanın güçlü milletleri tarafından kuruldu. Sonra diğerleri katıldı. Birliğin temelinde tarihten alınan dersler ışığında stratejik alkıl ile kurulan bir sistem var. Bunlar, ortaçağda Haçlı orduları ile Haçlı ümmeti olarak İslam’a karşı birleşmişlerdi. Ancak müslüman Türk milletini aşamadılar. Sonra dağılıp millet millet geliştiler ve tekrar birleştiler.
*
Bu açıdan bakınca İkinci İslami Dayanışma Oyunları’nın Suudi Arabistan ile İran arasındaki düşünce farkından dolayı iptal edilmiş olması, tarihimize bir diken gibi batmış olarak duruyor. Bir spor organizasyonunda bile işbirliği yapmayı engelleyen düşünce çatışmaları, İslam birliğinin de ümmet bilincinin de önündeki en büyük engel değil midir sizce de?
*
Bu engeli aşmak isteyen Müslümanların bazı sözcüklerin manaları konusunda anlamlı işbirlikleri yapmayı düşünmesi gerekiyor. Örneğin, milliyetçilik ile ırkçılık arasındaki farkı anlamadan ümmetçilik hatırına milliyetçiliği ayaklar alan yöneticilerin, Müslüman milletleri Arapların ırkçı emellerine ve Arap işbirlikçisi devletlerin emperyalist emellerine hizmetçi etmeleri nasıl önlenebilir? Konulu düşünce etkinlikleri de organize edilmelidir.
*
Aynı etkinliklerde, Farsça’dan Türkçe’ye namaz olarak kısıtlı bir “mana” ile geçen Arapça “salat-salavat” sözcüğünün “destek” “dayanışma” gibi manaları da içerdiğinin anlaşılarak, sosyal ve ekonomik yaşama uygulanması sağlanabilir. Hatta, Kuran’da geçen Arap örfü ile Allah’ın şeriatını birbirine karıştıranların, Hamburabi kanunları ile şeriat arasındaki farkı anlamadan “şeriatçılık” taslayanların İslama zarar vermesini önleyecek tedbirler tartışılabilir böyle etkinliklerde.
*
Bu etkinlikler sayesinde İslam’ın temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’in tevil ilmi ile değil tercüme bilimi ile anlaşılması gerektiği de anlaşılacaktır umudundayım. Kanmak yerine işin aslını arayanlara, hakikati anlamaya çalışanlara selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.