
Yılmaz SANDIKÇI
ORUÇ DERSİ
Eskiler şöyle der; verdiği dersi anlamadan tutulan oruç kişiyi aç, susuz bırakır ki, oruçtan ders almayı bilen kişi nefsini terbiye etmeyi öğrenir… Nefsini terbiye emek niyeti ile oruç tutan kişinin bedeni aç kalırken, takvası beslenir. Nefsini terbiye ederek, takvasını güçlendiren kişinin ahlakı güzelleşir. Tuttuğu oruçtan ders alarak ahlakını güzelleştiren kişi, şekil için değil, manası için tutar orucu. Yemeden içmeden uzak durmanın, aç kalmanın orucun görünen şekli olduğunu anlar. Anlar ve bir üst seviyeye, dinin ve imanın mana boyutuna çıkar.
*
Sahurda çekilen ziyafetten sonra iftardaki ziyafeti hayal ederek gündüz aç kalmak değildir oruç! Sahurda yeterli yiyecek bulamadığı halde oruca niyet eden ve gün boyunca iftarda ne yiyebileceğini düşünmek zorunda kalan kişinin halini anlayacak kadar empati yani duygudaşlık geliştirmeyi öğrenmenin yöntemidir oruç, tabi ki ders almasını bilen kişi için. Ders almak yoksa açlık niçin? İki ziyafet arası bir öğün atlamak değildir oruç…
*
Açlığını kontrol ederken, gerek arzularını ve gerekse sinir gibi keskin, öfke gibi taşkın duygularını kontrol etmeyi öğrenmek için; yani, “açlık başıma vurmuş ne yaptığımı bilemedim, sigara içemedim sinirlerim bozuldu” dememeyi öğrenmek için tutulur oruç!
*
Bunları öğrenebilen kişinin ahlakı güzelleşir. Takva yolunda atılan en büyük adımdır güzel ahlak… Örneğin, otobüste mini etek giyiyor diye “bir kadına tekme atmayı düşünen kişi” ya da açık giyindiği için karşısında oturan kadına, “kalk oradan başka yere geç, nefsimi kaldırıyorsun” diye çıkışan tip, tuttuğu oruçtan ders alamamış, ahlakına katkı yapamamış demektir!
*
İftarı beklerken, kapağı açılan tencereden gelen mis gibi kokuya kapılıp kaşıkla dalıyor musun tencereye? Ne bekliyorsun peki? Tenceredeki yemek, yenilmeye hazır olduğunu belirten mis kokularını yayarken ve üstelik kapağı da açılmışken, ne bekletiyor seni?
*
Kur’an-ı Kerim’de “…söyle o erkeklere gözlerini haramdan sakınsınlar… İffetlerini korusunlar…” diyen ayeti anlamış olanlar oruç tutmanın manasını da anlarlar ve ders alırlar. Kuran’ı okumadan, anlamadan kulaktan kulağa yayılan söylentileri din zannedenler, zan ile oruç tutanlar şekle, görüntüye takılırlar.
*
Sonuçta, okumadan, anlamadan, doğa olaylarında işin aslını aramadan, iman konularında dinin manasını anlamaya çalışmadan takip ve taklit ile yaşayanların amelleri gösterişle sınırlı kalır... Ve yaptıklarının hayrını da görmez bunlar. Zaten bu yüzden, yaşadıkları topluma da huzur vermiyor böyle şekilci, gösterişçi olanlar… Gösteriş için yapılan hiçbir amel, ne namaz, ne oruç, ne hac ne zekât kişinin nefsini terbiye etmez, ahlakını güzelleştirmez. Sadece bencilliklerini artırır, egolarını taşırır ve onları ucuba sürükler.
*
Bu yüzden, güzel ahlaka götüren ameller içinde en güçlü olanı bence oruç tutmaktır. Oruç birçok açıdan kişi ile nefsi arasında hem bir ara bulucu hem de bir öğretmen gibidir. Ancak dersini alması için kişinin öğrenmeye açık bir gönül ile akla sahip olması gerekir. Bunun için de kişinin aklını ezber ile değil zeka ile kullanmayı öğrenmiş olması gerekir. Bu da yetmez, kişinin aklını kullanma seviyesinde yükselmiş olması da gerekir; öyle ki aklını bacak arası seviyesinde veya mide bağırsak seviyesinde değil de en azından kalp-gönül seviyesinde kullanmayı öğrenmiş olması gerekir. Her Müslüman için ideal olanı aklını baş beyin seviyesinde kullanmayı öğrenmektir.
*
İslam, maddi ve manevi temizlik ile birlikte güzel ahlakı teşvik eden bir dinidir. Peygamber (sav) efendimiz de “ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” hadis-i şerifi ile bunu sabitlemiştir. Bu bilgiler ışığında sahura kalkmanın, oruç tutmanın, iftar açmanın, teravih namazı kılmanın ortama, kalabalığa uymak için yapılan bir gelenek olmadığını, kişinin nefsini kontrol edecek şekilde iradesini güçlendirmeyi öğreten bir eğitim olduğunu anlamak gerekir.
*
Bu eğitimi başarı ile alabilenler Allah’a kulluk yani ibadet etme şerefine ulaşabilirler. Aksi halde şekilde boğulup ”el âlem ne der” kaygısı ile kalabalığa uyan ve zamanla başkaları için “el âlem” olan, boşu boşuna aç kalanlardan olurlar.
*
Oruç tutmaktan beklenen dersi alabilenler, oruç ile geliştirdikleri sabır ve güzel ahlak sayesinde yalan söylemeyi de gücün tarafını tutmayı, menfaate yandaşlık etmeyi de bırakırlar ve hakkın, hakikatin, adaletin, helal olanın yanında dururlar… Sadece Ramazan ayında değil, sonraki aylarda da dürüst ve adil olurlar. Bunu başaran Müslümanların karakteri yükselir, yüksek karakter kişinin aklını kullanma seviyesini de yükseltir. Bunlar kişilerle uğraşmak yerine olaylar ve fikirler ile uğraşır.
*
Müslümanlar bu sayede “sakız orucu bozar mı?” gibi soruları aşıp “düşmanın robot askerlerine karşı savaşan ana kuzusu askerlerimiz şehit sayılacak mı, yoksa biz de mi robot askerler yapmalıyız? Ve nasıl? Ve ne zaman?” gibi soruları düşünmeye başlarlar…
*
Ahlak seviyesi ile aklını kullanma seviyesinin doğru orantılı olduğunu anlama ümidi içinde, tuttuğu oruçtan ders alarak, mümin kişi takvasına ulaşmaya çalışanlara selam ve dua ile Allah katında makbul, insanlığa ve İslam'a yararlı, sağlıkla bir Ramazan ayı geçirmenizi dilerim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.