Yılmaz SANDIKÇI
Suriye ve Hicaz Krallığı
Sadece 6 hafta önce Suriye’nin zulümden kurtarıldığında haber kanallarında, Türk asıllı Abdurrahman Mustafa, Suriye Geçici Hükûmeti Başbakanı olarak; Suriye’nin kurtuluşunda Türkiye’nin verdiği destek için teşekkür ediyor, yeni döneme tüm Suriyelilerin katılacağı demokratik bir geçiş yapılacağını konuşuyordu. Hatırlıyor musunuz? Şimdilerde görünmüyor, ne çabuk değiştirdiler! Türkiye’nin desteği ne oldu?
*
Yeni Suriye Başkanı Colani’nin, Suriye’de şeriat kuracaklarını ama diğerlerinden farklı olacağını söylediğini hatırlıyor musunuz? Allah’ın şeriatı tek değil mi ey Müslüman!? diye soran oldu mu, soranlara cevap veren oldu mu?
*
Suriye’de şeriat kuranların ilk icraatlarından biri neredeyse 50 yıldır şeriat ile yönetildiğini iddia eden İran (İslam Cumhuriyeti) ve İsrail vatandaşlarının Suriye’ye girişini yasaklamak olmuş. Rus, İsrail ve İran mallarının da Suriye’ye girişini yasaklamışlar.
*
Bir de Suriye’nin 62 yıllık zulümden kurtarılmasına en çok yardım eden Türkiye’den gelecek mallara, malın fiyatının 3 katı, 5 katı gümrük vergisi koymuşlar yani Türk mallarının da Suriye’ye girmesini yasakladık diyememişler ama istemiyoruz demişler sanki! İlk günden beri üst düzey yetkililerimiz, Dış İşleri Bakanımız, MİT Başkanımız yeni Suriye yönetimi ile el ele, kol kola idi, Emevi camiinde namazı da kıldılar. İyi de ne konuştular, Türkiye neresinde bu işin?
*
Sadece 3 hafta önce Roma’da, Suriye'nin geleceğini konuşmak için bazı devletleri toplayanlar, bu toplantıya Türkiye’yi davet etmemişler? Suriye’nin zalim rejimden kurtarılması için en çok yardımı eden ve en yüksek bedeli ödeyen Türkiye, konusu Suriye’nin geleceği olan bir toplantıya niçin çağrılmaz? Yetkililerimiz ne diyor bu işe, Türkiye bu işin neresinde?
*
Hamburabi kanunları ile Allah'ın İslam şeriatı arasındaki farkı gözetmeyen, adalet isteriz demeden, liyakat isteriz demeden şeriat isteriz diyenlerin, Müslüman kılığında İslam düşmanlarına hizmet edenler tarafından kolayca aldatıldığı hala anlaşılmayacak mı sizce?
*
Günümüzde Suriye’de yaşananlar, tarihte Hicaz’da yaşananları hatırlattı bana… Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ni parçalayıp paylaşmak isteyen devletleri toplayan ve başı çeken İngiltere’nin teşvik ve organizasyonu ile kurulan Hicaz Haşimi Krallığı’nı hatırlıyor musunuz?
*
O zaman, Mekke Emiri olan Şerif Hüseyin’in Osmanlıya muhalif çıkışlarını kullanarak bir çok vaatler ile kendisini isyan etmeye teşvik eden İngilizler, en çok da “hilafetin Tüklerden/Osmanlı’dan alınarak” Haşimi ailesine verileceği vaadi üzerinde durmuşlar. Şerif Hüseyin ile İngiltere’nin Mısır komiseri Sir Henry McMahon arasında 1915 yılı boyunca süren pazarlıklar sonucu 27 Haziran 1916’da isyan başlamış. Şerif Hüseyin kendisini “Arap ülkelerinin kralı” ilan etmiş. Mart 1917’de Medine’nin Osmanlı askerlerinden boşaltılması kararı verilmiş sonuçta Hicaz’ın kontrolü Şerif Hüseyin’e geçmiş ve bölge Osmanlı hakimiyetinden çıkmış.
*
Savaştan sonra hayal kırıklığına uğrayan Şerif Hüseyin, 1924 yılında Türkiye’de hilafetin ilga edilmesinin ardından İngilizlerin vaadi olduğu üzere halifeliğini ilân etmiş ancak kabul görmemiş ve muhalifi olan Abdülaziz bin Suud’un aşırı tepkisini almış. Nitekim Suud aynı yıl ekim ayında Mekke’yi ele geçirince Şerif Hüseyin, yerine oğlu Emir Ali’yi Hicaz kralı olarak bırakıp Akabe’ye çekilmiş, oradan da 1925 yılında Kıbrıs’a iltica etmiş. Emir Ali de taraf değiştiren İngilizlerin desteklediği Suud ailesinin Hicaz’ı tamamıyla ele geçirmesinden sonra babasının ardından şehri terk etmiş. Böylece Hicaz Haşimi Krallığı (1916-1925) kısa zamanda tarihe karışmış. Ama tam da İngilizlerin istediği gibi “bölge Türklerden/Osmanlıdan alınmış”…
*
Gördüğünüz gibi 100 yıl önce Osmanlıyı parçalamak için haçlı devletleri toplayanlar var, vaatler ile kandırılmış Arap bir “şerif” var ve bu kandırılmışa kanan Araplar var. Osmanlının Hicaz bölgesinden atılması için haçlı bakiyesi İngilizler ile birlikte din kardeşi Türklere hem de İngiliz bayrağı altında saldıran Araplar var… İngiliz ajanı Lawrence’in peşine düşüp Osmanlı’nın Akabe Limanı’ını koruyan Türk askeri birliğini arkadan vurarak İngilizlere yol açan Araplar var. Bunları görmezden gelenler, göstermeyenler var… İhaneti “halk ne yapsın emire itaat etmek zorunda kalmışlar” diyerek masum göstermeye çalışan ajanlar var. Bunlar arasında Lawrence’i bile şaşırtan bir kin ile Türk askerlerine katliam yapan Araplar var. Bunların varlığını inkar edenler var… Günümüzde bunlara kanan Türkler var!
*
Günümüzde sadece 6 hafta önce, Suriye’nin kurtuluşunda Türkiye’nin verdiği destek için teşekkür eden Türk asıllı Suriye Geçici Hükûmeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa’yı ilk 1-2 hafta için safdışı bırakanlar var… Suriye’nin kaderinin konuşulacağı uluslararası toplantıya Türkiye’yi çağırmayanlar var… Bu durumu savunanlar, örtbas edenler, işin aslını anlatmayanlar var, sorulara cevap vermeyenler, gündemi değiştirenler var! Türkiye dün bu işin neresindeydi, yarın neresinde olacak bu işin? Türkler, katlandığı bunca soruna rağmen “atı alan Üsküdar'ı geçti” diyenlerin arkasından mı bakacak?
*
Yeterince düşünmeden fikir sahibi olan kafalar, ırkçılık ile milliyetçilik arasındaki farkı anlamadan ümmetçilik hatırına milliyetçiliği ayaklar altına alanlara kanarak Arabın veya işbirlikçisi milletlerin ırkçı emellerine hizmetçi ediyor milletimizi…. Görüntüye, söylentiye kanmak yerine işin aslını, soruların cevabını arayanlara selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.