Yılmaz SANDIKÇI
TÜRKİYE AKUPUNKTUR NOKTASI
Makine ihracatçısı olarak sık sık yurt dışı seyahatlerine çıkıyorum. Dışarıdan bakınca vatanımızı farklı açılardan gözlemek mümkün oluyor. İçerideyken fark ettiğimizden daha büyük ve daha önemli bir ülkemiz var. İçerideyken fark edemediğimiz hassas dengeler üzerinde yaşıyoruz ve birçok ülkenin yaşamadığı farklı sorunlarımız var!
*
Bunları fark etmeyen, ham fikir ile proje arasındaki farklı bilmeyen, takım tutar gibi parti tutan ya da taraf olacağım derken yandaşlık eden cahil kitleden yararlanıp kifayetsiz muhteremler kadrosundan mevki makam sahibi olan kifayetsiz muhterislerin bazı gerçekleri anlamamakta ısrar etmesinin sorunlarını yaşıyoruz.
*
Konumumuz, küresel güçleri Türkiye ile işbirliği yapmaya zorlarken, bizim için de kıldan ince kılıçtan keskin hassas sorunlara sebep oluyor. Çünkü bu konumu doğru kullanmak bizi dünyada söz sahibi yapabileceği gibi yanlış kullanmak da bizi sefalete ve parçalanmaya itebilir.
*
Varacağımız sonuç bize bağlı! En çok da toplumsal iletişimde seçeceğimiz yönteme bağlı. Yani kavga çıkaran ayrıştıran efelenmeli, dayılanmalı tabiri caizse, atarlı-giderli kindar kafaların ürünü münakaşa yöntemini mi yoksa insan olmaya yakışır şekilde birleştiren, güçlendiren müşavere, münazara, müzakere yöntemlerini mi seçeceğiz toplumsal düzenimizi sürdürmek için?
*
Dünya çapında söz sahibi olan devletlerin, eski dünyanın üç kıtasını birleştiren kavşakta yer alan, Avrupalı olmaya çalışırken Orta Doğululuktan kurtulamayan Türkiye üzerinde hesaplar yapması çok doğal.
*
Çünkü bence burası dünyanın akupunktur noktasıdır! Bu yüzden de dünya çapında söz sahibi olmak isteyen devletler bizim bölgemize iğnesini batırma peşindeler. Seslerini bizim bölgemizden duyurmak için nefeslerini ensemizde tutmak istiyorlar. Bunu fark edecek seviyede düşünemeyen, dindarlık adına kindarlık üreten münakaşa yöntemini seçen kavgacı tipler ise, etkisi altına girdikleri devletlerin iğnesine, sesine, nefesine hizmet ediyorlar. Bu hizmeti sanki dinimize hizmetmiş gibi yutturmaya çalışanları da az değil!
*
Böylesine özel bir bölgenin insanı da siyasetçisi de birçok özellik sahibi olmalıdır bence. Bölgemizde nicelik yani kalabalık ile övünmek yerine nitelik sahibi kişilerin kıymeti bilinmelidir. En azından milletimizin farkındalık sahibi olmasını sağlamak gerekir. Milletimiz de bürokratlarımız da siyasetçilerimiz de feraset ve basiret ile taktik düşünme seviyesinden stratejik düşünme seviyesine geçmelidir. Acilen rasyonel düşünmeyi öğrenmelidir.
*
Örneğin, düşman okları kimi hedef alıyorsa o bizdendir diyen ve liderinizi seçmek için düşman oklarını takip edin gibi nasihatler içeren hikâyeler isabetli ve doğru nasihatler olmakla birlikte bu hikâyeleri düşman da örendiyse durum değişir. Bu durumda hikâyelerin yerini akıl ve bilim almalı, tartışmalar hür vicdan ve ifade özgürlüğü ortamında münakaşa yerine müzakere ve müşavere yöntemi ile yapılmalıdır. Bizden gibi görünerek, bize düşünmeyi unutturanların, bizden gibi konuşarak yalanı, haramı, takiye etmeyi, ikiyüzlü olmayı, hırsızlığı, yolsuzluğu, yandaşlık etmeyi caiz gösterenlerin aslında düşmana hizmet ettiğinin farkına varılmalıdır.
*
Farkına varmak, bilinç sahibi olmanın da birey olabilmenin de anahtarıdır bence. Bilinç olmadan bilgi bir işe yaramaz. Bilinçli birey duyduğu her söze kanmaz, işin aslını arar, düşünür, sorar, sorgular. Din adına veya tarih adına kandırıldığını fark etmek için bi yerlerine bir şeyin batırılmasını beklemez. Kişiler üzerinden dedikodu ve hamaset söylemlerine kanmak yerine olayları ve olaylar arasındaki bağlantıları o dönemin şartlarında anlamaya çalışır.
*
Bilinç sahibi kişi, yandaşlık ile beslenen kişisel çıkarların peşine düşmez, kararlarını devletin ve milletin geleceğini dikkate alarak verir.
*
Vatanımızın konumuna layık olmak isteyen her Türk her Müslüman, başındaki Osmanlı(!) fesini gösterirken cebindeki İngiliz pasaportunu gizleyerek düşman yalanlarını tarih diye anlatanlara kanmaz. Veya başındaki sarık, sakal, takke, türban, cübbe ile Müslüman gibi görünürken İsrailiyatı İslam dini gibi anlatanlara, Müslüman kılığında İslam düşmanlarına hizmet(!) edenlere kanmaz!
*
Dünyanın akupunktur noktasında vatan sahibi olan bu millete mensup olan her kişinin kanmak yerine işin aslını aramak, gerçeği anlamaya çalışmak gibi bir sorumluluğu vardır. İş işten geçince kandırıldım demek marifet değildir, işe de yaramaz! Marifet, başa bela gelince tepki vermek yerine henüz zaman varken tedbir almaktır. İşin aslını anlamaya çalışanlara selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.