Köleleşmiş Ruhlar

Etrafımız ateş çemberi.

Zalimler yine hiç durmuyor. Tarihte olduğu gibi Müslümanların kanını içmeye doymuyorlar.

Herkesin gözü Türkiye'de.

Fransa kralının annesinin Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istediği gibi.

Çaresizler. Sıhhatli bir nefes için Türkiye’nin kapısını çalıp, huzur istiyorlar.

Bizi koruyun diyorlar.

TEKNOFEST gençliği bunun farkında.

Aselsan' da, Roketsan' da, Baykar' da mazlumlara özgürlük kalkanı peşinde.

Ruh var.

Gemilerin karadan yürütülmesi davası var.

Beyinleri ve bilekleri ile idealleri var.

Kızıl elmayı biliyorlar.

Bunların karşısında bir de özgürlük kılıflı köleleşmiş ruhları olanlar var.

Çıplaklıkta sınır tanımayan, hayatı disko seviciliği olarak görenler var.

Neredeyse tekstil firmalarını iflas ettirecekler.

İki yaprak bir şaplak haline gelmişler.

O hallerini de “Özgürlük savaşçısı” olarak kabul ettirmişler.

Ne desem bilmiyorum ki; dilim de varmıyor.

Ama bunlar için size bir hikaye anlatayım.

Dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta çalarlar.

Yumurtayı kümese getirdiklerinde, diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşünürler.

Zaman geçer, yumurtayı getirenler de unuturlar, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inanırlar.

Günün birinde kuluçkaya yatan bir tavuğun altındaki o yumurta kırılır.

İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıkar...

Herkes şaşkın, mutludur; böylesini ilk defa görmüşlerdir.

Anne tavuk, yavrusuna dersler vermeye başlar:

"Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye!

Arpayı buğdayı böyle ye!."

Anne tavuk her geçen gün yeni şeyler öğretir yavrusuna.

Büyük yumurtadan çıkan ilginç gagalı yavru tavuk, annesinin her söylediğini yapmakta, büyüdükçe de güzelleşmektedir.

Diğer tavuklar onun kanatlarına kıskançlıkla bakmaktadır.

Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken yavrunun gözü, gökyüzünde çoook yukarılarda süzülerek ihtişamla uçan başka bir canlıya ilişir.

"Anne bu ne?" diye sorar.

Anne tavuk;

O kartal yavrum, kuşların padişahı."

"Ne de güzel uçuyor!.."deyip iç geçirir yavru tavuk...

"Evet yavrum.

Ama sen sakın ona özenme! Asla onun gibi olamazsın.

Senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiçbiri onun gibi uçamadı.

Sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın."

O günden sonra küçük tavuk, ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çeker ve her defasında, "Keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim." diye hayıflanır.

Ve bir gün siyah uzun kanatlı büyük tavuk, ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gider.

Onu bir tavuk gibi defnederler.

Oysa ölen bir kartaldır.

Sen çağ açıp, çağ kapatan, Çanakkale de destan yazan, İstiklal Harbinde dünyayı dize getiren bir ecdadın torunusun.

Teşhircilikle ruhun köleleşiyor farkında değilsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.