Nereden Nereye

Küçük kız babasına "Baba muz alır mıyız?" diye sordu. "Söz kızım paramız kalırsa bu hafta alacağız" diye geçiştirdi babası fakat hemen arkasında duran beni fark etmedi.

Pazarcıya döndüm ve "Bu baba ve kızına iyi bak. Şimdi 2 kilo Muz tart. Birazdan buradan geçerlerken adama seslenip 'Hani geçen hafta bozuk yok diye para üstü verememiştim ya, al bu muzu helalleşelim' diyeceksin.

O baba çocuğunun yanında rencide olmasın, ufaklığın canı çekmiş. Söz 4-5 kilo da ben alacağım, hem sevaptır, bereketlenirsin. Şimdi ben hemen arkadan sizi seyredeceğim" deyip biraz uzaklaştım...

Biraz sonra gelirken göründüler. Adam, muz tezgahını görmesin diye kızını diğer tarafa almıştı. Derken pazarcı abi tam dediklerimi yaptı ve muzları verdi. Küçük kız poşeti babasına bırakmadı, kendi taşıdı. Fakat babası durumu anlamıştı.

Başı önde yürüdü gitti. Giderken de geriye dönüp gözleriyle pazarcıya teşekkür eder gibi baktı. Pazarcı abinin yanına gidip parasını uzattım, almadı. Gözleri dolmuştu, yutkundu. İşte birini utandırmadan mutlu etmek bu kadar kolaydı.

Aslında 7 liraydı kilosu, fakat olmayınca olmuyordu. Ama beni en çok etkileyen, poşetin içinden alıp bir tanesini yemek isteyen kızına "Evde yersin kızım belki alamayan vardır olur mu?" diyen o baba oldu...

Eskiden bu ve buna benzer davranışlar hepimizin vicdan ve merhamet yüklü normalimizdi.

“Ayıp” denen bir kanun vardı. Öne iyisini koyup, arkadan çürük verilmezdi.

Şimdi dikkatinizi çekti mi bilmem.

Pazarda satış yapan özürlü bir pazarcı kendisine tartması için uzatılan salatalık dolu poşetin yerine yanına aldığı başka poşeti tartarak müşteriye verdi.

Tabii bunu yaparken kameradan haberi yoktu.

Kandırdığını zannetti

Ama tüm Türkiye ye rezil rüsva oldu.

****************

Arabasının radyatörden su eksilttiğini söylediği ustanın “Radyatör kapağı eskimiş, değişmesi lazım” sözü üzerine yedek parça satanları tek tek gezen vatandaş, tanıdığı olan yedek parça

satan esnafa; “Birkaç dükkana girdim. Şu marka ve şu özellikleri olan kapaklar var. Sen tanıdıksın, bunlardan hangisini alayım” diye bilgi vermesini ister.

Esnaf; “Bunların hiç birisi olmaz. Fiyatı biraz yüksek ama bende orijinali var” diyerek arka taraftaki raftan nylon ambalaj içinde kapağı getirip verir. Vatandaş sorduklarından iki kat fazla para ödemesine rağmen orijinal diye sevinerek ustaya götürüp taktırır. İki hafta sonra kapak gevşeyerek suyu toptan kaçırtmaya başlayınca tekrar tamirci ustasına giderek durumu anlatır.

Usta senin orijinal kapak yalana dayanamamış patlamış deyince kapağı aldığı tanıdık esnafın dükkanına gidip durumu anlatmaya çalışırken dili ve tavrı ‘Kılıç’ gibi keskinleşen esnaf “Ben size böyle kapak satmadım. Benim dükkanımda böyle marka kapak yok” diyerek vatandaşı kapı dışarı eder.

Ancak oda özürlü pazarcının kamerayı unuttuğu gibi, parasını post cihazından aldığını unutmuş.

*******

Bu da bir lokantacının anlattığıymış.

Düzgün konuşan biri yanında eşi ve çocuğuyla birlikte lokantaya girip siparişini verdikleri yemekleri yedikten sonra, kasanın önüne geldiğinde “Kredi kartımı araçta unutmuşum. Aracım şu kaldırımın kenarında. Bi koşu alıp geleyim” diyerek lokantadan çıktı.

Ardından eşi ve çocuğu da gitti.

Davranış ve konuşmalarında normal bir aile gibiydiler.

Hiç şüphelenmedim

Bir ay oldu daha gelmediler.

Nereden nereye diyoruz değil mi?

Canı muz çeken küçük yavruyu sevindiren, evini komşusuna emanet eden nesilden, emanete hıyanet edenler haline geliyoruz.

Bunu da biz yapıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.