Prof. Dr. Aynur ÖZBAHÇE

Prof. Dr. Aynur ÖZBAHÇE

Birliği Deneyimlemede Tefekkürün Önemi

Saf gizil güç, sezgisel güçde dediğimiz birlik vücuda gelmiş tüm varoluşun kaynağıdır. Gerçek benliğimiz de bu saf gizil güçlerden biridir ve bunu idrak ettiğimizde evrendeki her şeyi yaratan güçle birleşmiş oluruz.

İnsan olarak evrenle birleşme anını tefekkür yoluyla deneyimleyebilir ve o sessizliğin, saf farkındalığın içine dalabiliriz. Tefekkür ‘fekere’ kökünden gelir ve fikir üretmek, düşünmek demektir. Daha geniş anlamda ‘tefekkür; kulun bilmediği yahut aklının kavrayamadığı ilâhî sır ve hikmetler karşısında şaşırıp kalması, mânen vecd içinde sırlara dalma hâline bürünmesidir’.

Bu sebepledir ki İslam Peygamberi ‘soru sormak ilmin yarısıdır’ demiştir. İslam dini ‘tefekkürü’ yani ‘düşünmeyi’ o kadar önemsemiştir ki ‘bir anlık tefekkürü nafile ibadetlerden üstün kılmıştır’. Çünkü evrensel zeka ‘saf düşüncede saklıdır’. Saf düşüncenin sonsuz değişik frekanslarıdır. Yaradan ve yaratılan birbirinden ayrı değildir. Çünkü yaratılan her şey Yaradan’ın kendisindendir. Özünde sınırlı varlıklar olarak bizler uzay ve zamanda bütünleşerek Hallacı Mansur’un da dediği gibi ‘Enel Hak’dan başka bir şey değiliz. Bu gerçekliği farkedebilmenin temelinde tefekkür yatar.

Tefekkür insanda kendiliğinden olan her şeyi bilinçli hale getirmektedir. Tefekkür yapan kişi hem uyanıkken hem de derin uykudayken, daima bilinçli ve uyanık olduğu bir varlık durumuna ulaştığında, o zaman hem var olmuş hem de olmamış olarak her zaman her yerde mevcut olan Mutlak’la eşit hale gelir. Hatırlayınız fiziğin temel kuramı olan varoluş, her zaman vardır ve insan bilinci de her an o varoluşla birdir. İşte bu duruma ulaştığımızda aydınlanmış oluruz. O zaman o insan için var olduğu dünyanın mekanı ortadan kalkar; çünkü artık onu kendisinden ayırt edemez hale gelir.
Tüm bunların amacı bilinçsizce ve kendiliğinden meydana gelen her şeyin bilinçli hale gelmesini sağlamak, farkındalığa ulaşabilmektir. Bunu da insan ancak kendi aracılığıyla kendi iradesi ve anlayışıyla, kendisinin farkına vararak gerçekleştirebilir.

İnsan, derin rüyasız uykuda kendiliğinden ve bilinçsizce deneyimlediği varoluşla birleşme durumuna, tefekkür sırasında bilinçli olarak ulaşabilmektedir. Böylece insan kendisinin farkına vararak asıl dünyanın da farkına varır, kendisini mükemmelleştirerek dünyayı mükemmelleştirir. Başka türlüsü zaten mümkün değildir. Tefekkürle evrende etkileşime girme düzeylerine çıkarız. Benlik yalnızca bizim evrende yaşadığımız değil, aynı zamanda evrenin de biz de yaşadığını kavramaktır. Bu sayede bir anlamda kuantum zihni ile özdeş hale gelir ve bundan dolayı sınırlı bir bilinçli faaliyet gösterenlerden daha fazla yetiye sahip olabiliriz.

Kuantum bilincinde tefekkürle gizli kanalların açılması yanı sıra birçoğunu çocukluğumuzda ve ergenliğimizde maalesef yanlış eğitimle kaybetmiş olduğumuz dikkate değer yeteneklerimiz ve niteliklerimiz de geri gelir.

Sığdırmak için sınırsızı küçültemeyeceğimizden kendimiz üzerinde bilinçli bir çalışma aracılığıyla sınırsıza yayılma ve bu sürekli olan evrenle ortaklığa girme kapasitemizi arttırabiliriz diye umut ediyorum.

Böylece Maslow’un ihtiyaçlar üçgeninde kendini gerçekleştirme olarak tanımladığı benliğimize kavuşabilir ve sınırsız bir benlik olduğumuzu keşfedebilir ve bu şekilde ‘Kamili İnsan’ olabiliriz. Çünkü bana göre ruhu saracak, yaşamı büyütecek şey yalnızca farkına varmaktır. Kavrayıp içselleştirdiğimiz bu farkına varma, kendimiz olma özgürlüğü, muazzam kendimizi geliştirme, dönüştürme ve yeniden şekillendirme yeteneğimize çok büyük güç katacaktır.

Tefekkür ile farkındalığa erdiğimiz bir evreni kurabilmek mümkün. Sevgi ile kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum