Mustafa ERTAŞ
SARIVELİLER-ERMANEK-BAŞYAYLA’DA SOSYAL HAYAT, GELENEKLER:
İlkbahar geldi mi Barcın yaylası şenlenir. Çok kalabalıklaşır. (2450)m. Akdağ, (1740) m. Gömüldürüm, (1750)m. Karasin gediği, (1850) m. Bel pınarı, (2500) m. Turan Şah, dağı, Çevlik, Debdebelini, 1790m, Erenler dağı 1380 m. Boyalı yaylası, Tepe çayır, Kızıl geriş, 2210 m, Gömüldürüm, Feslikan çevresi gibi daha nice yaylalar dağ etekleri İlkbaharda köylü ve Akdeniz Yörükleri, sürüleri ile dolar, taşar. Bütün yaylalar, her yer şenlenir.
Her yaz bir ilçe nüfusuna yaklaşan sayıları ile köylü ve Yörükler Barcın yaylasına koyak, koyak, pınar başlarına obalara göçerler.
Aşiretler çadırlarını ayrı ayrı kurarlar. Develerini de önündeki düzlüğe ıhtırırlar. Her geçen yıl develer yok olmakta yaylalara motorlu araçlarla da çıkılmaya başlanmıştır. Yörükler sahile yerleşmeyi hızlandırmıştır. Birkaç yıl önce hükümetin keçi beslemeyi yasakladığı için, sürüler de her geçen gün azalmaya başlamıştır. Develer tükenme yolundadır, ancak turist geldiği için develer az da olsa kullanılır olmuştur. Oğlak ve kuzuların kuzluklar yapılır, koyun ve keçiler bir yöne, oğlak ve kuzular başka bir yöne yaylım için sürülür. Bu ayrılık oğlak ve kuzuların analarını emmemeleri içindir. Çobanlar, sırtında kepeneği, yanında köpekleri ile sürünün başındadır.
Oğlak ve kuzuları küçük çocuklar güder. Barcın Yaylası’nın çayır ve çimeni ipek gibidir. Buralarda beslenen koyunların yönlerinden yapılan halı ve kilimlere paha biçilmez. Kilimler renk cümbüşüdür. Kökboyası ile yünleri boyanır.
Sabah erkenden uykudan kalkınca yüzlerini buz kesen sularla yurtlar. Kırlardan çiğdem, gözenek söker, sütün içine atarak yerler. En çok yedikleri içi yarpuzla ayranlı çorba, yoğurt, süt, peynir, pilav, et, otlu ve ya kıymalı büküş ve ekmektir. Tertemiz havalarda, buz gibi kaynak sularını içerek yaşarlar. İşlerini yapmak, sürülerini otlatmak için durmadan, yürürler.
Sarıveliler merkezi ile boyalı yaylası arası yürüyerek üç saattir. Ekim, biçim zamanı bu uzaklığa yaya olarak iki defa gidilir, gelinir. Davar sağarlar, yayık yayarlar. Sürü güderler, ıstar dokurlar, sütten yoğurt çalarlar. Eğişmet (Kirman) eğirirler. Keşşefli, Sarıkeçili kabileleri, Barcın yaylasının neresinde otlakıye bulurlarsa oralarda otururlar. Bu kabileler, Bolkar dağı tarafında, Karaman’a dağılmışlardır. Bu yerlere Bahşiş Kabilelerinden Adana çevrelerine de çok göçler olmuştur.
Yaylada Yörük ve köylüler doğum için ebe bilmezler. Sürü ardında ve çift sürerken, ekin biçerken işlerinin başında iken doğum yapabilirler. Buz gibi suda bebeği yıkar, eteğine sardığı gibi obasının yolunu tutar.
Geçmişte bazı çevrelerde ahlak son kertesine ulaşmıştır. Mahkeme bilmezler, yanlışlık yapanlar o cemiyette yaşayamaz. Yardımlaşma gelenekleridir. Her doğa olayını Allah’tan geldi bilirler. Büyükler dua ederken, küçükler can kulağı ile dinlerler ve ezberlerler. İnsanlar ölünce tekrar dirileceklerine inançları tamdır. Eline, beline, diline, sahip ol diye küçüklere nasihat ederler.
Güneşin, ayın, doğa olaylarının özellikleri, güzellikleri her şeyi Allah’ın nimeti hikmeti olarak bilirler.
Nerelerde subaşları varsa, oralarda yurt tutarlar. Pınarları çok severler. Sevdiklerine çok saygı duyarlar. Pınar başlarında küfretmezler. Etrafına ağaç dikerler. Küçük Karapınar yaylasındaki Pınarbaşı gibi, Pınar başlarını kirletmezler. Orada kötü söz söylemezler, bu sebeple “Su içine yılan bile değmez” sözü Taşeli’nde yaygındır. Bir söz daha bilinir, “Akarsu pislik tutmaz” derler. Pınarlardan kaynayan buz gibi soğuk sudan, tertemiz havadan mıdır, yaylanın saç kavurmasını yiyip büngüldeyen sulardan içtin mi bir saate varmaz acıkırsınız. Bu sebeplerden insanların yüzleri kanlıdır. Vücudu canlı, gözleri pırıl pırıl ve hareketlidir. Bu yaylalarda kadınlar erkeğine “ER” derler. “Yurt Koruyan Er Ölmez, Er doğuran il ölmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.