Mustafa ÖZLÜK
Mevlânâ , Dünyada Sevgi ve Saygıdır
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, İslam düşünce geleneğinin ve insanlık tarihinin en önemli mutasavvıf filozoflarından biridir.
1207’de Horasan’ın Belh şehrinde doğmuş, Moğol istilasının yoğunlaştığı yıllarda ailesiyle birlikte uzun bir yolculuğun ardından Anadolu’ya gelmiştir.
1228’de Konya’ya yerleşen Mevlânâ, ömrünün büyük kısmını burada geçirmiştir. İlk eğitimini büyük âlim olan babası Bahâeddin Veled’den almış, daha genç yaşlarında fıkıh, tefsir, hadis ve mantık gibi ilimlerde derinleşmiş, medresede dersler veren bir âlim olarak tanınmıştır. Fakat onun asıl manevi yolculuğu, 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaşmasıyla başlamış; bu karşılaşma Mevlânâ’nın düşünce dünyasında büyük bir dönüşüm yaratmıştır. Şems’le kurduğu derin dostluk ve manevi etkileşim, onu aşk merkezli bir tasavvuf anlayışına yöneltmiş; bu ilahi aşkın yansımaları hem gazellerine hem Mesnevî’sine damga vurmuştur. Mevlânâ 1273’te vefat ettiğinde, bu günü “Şeb-i Arûs” yani “düğün gecesi” olarak nitelemiş, ölümü Allah’a kavuşmanın başlangıcı olarak görmüştür.
Mevlânâ’nın öğretici yönü, yalnızca bilgi aktaran bir âlim oluşundan değil; insanın iç dünyasını aydınlatan, onu olgunlaştıran ve hakikate yönlendiren bir mürşit olmasından kaynaklanır. Onun öğretisinde aşk, insan, ahlak ve maneviyat bir bütün oluşturur. Evrenin ve hayatın merkezine aşkı yerleştirir; ona göre insan, sevgiyi öğrendikçe kemale erer. “Aşksız insan kanatsız kuş gibidir” sözü, bu anlayışın özeti gibidir. Mevlânâ ayrıca insanı evrendeki en değerli varlık olarak görür; din, dil, ırk ayrımı olmaksızın herkesi kucaklayan bir hoşgörü felsefesi geliştirir. “Gel ne olursan ol yine gel” çağrısı, onun kapsayıcı ve evrensel bakışının en bilinen örneklerinden biridir. Sabır, bağışlama, alçakgönüllülük ve cömertlik gibi erdemler Mevlânâ’nın düşüncesinde sürekli vurgulanan temalardır. Öğreticiliği, teorik bir bilgi aktarımından öte, insanın yaşamla kurduğu ilişkiyi kökten dönüştürmeye yönelik bir yolculuktur.
Mevlânâ’nın dünyadaki değeri yüzyıllar boyunca artarak devam etmiştir. Eserleri kapsamlı bir felsefi derinlik taşıdığı için sadece Müslüman toplumlarda değil, Batı’da da yoğun ilgi görmüştür. Mesnevî, hikâyeler aracılığıyla insanın ruhsal yapısını, psikolojik çatışmalarını, ahlaki tercihlerinin sonuçlarını anlatan bir başyapıttır. Bu nedenle bazı düşünürler Mesnevî’yi “second Quran” yani “ikinci Kur’an” olarak nitelendirmiştir. Modern psikolojinin önde gelen isimleri arasında sayılan Jung, Erich Fromm ve Maslow gibi bilim insanlarının çalışmalarında Mevlânâ’ya yapılan göndermeler, onun düşüncesinin çağlar üstü niteliğini göstermektedir. Batı’daki birçok yazar, şair ve filozof Mevlânâ’dan ilham almış; onun şiirleri farklı dillere çevrilmiş, müzikten sinemaya kadar pek çok sanat dalına yansımıştır. Özellikle ABD’de uzun yıllar en çok okunan şairler arasında yer alması, Mevlânâ’nın modern dünyadaki etkisini açıkça ortaya koyar. UNESCO’nun 2007 yılını “Mevlânâ Yılı” ilan etmesi de onun uluslararası barış, diyalog ve hoşgörü sembolü olarak kabul edildiğinin göstergesidir.
Mevlânâ’nın düşünce ve duygusal dünyası birçok kaynakta şekillenmiştir. İlk ve en büyük etkileyicisi olan babası Bahâeddin Veled’den aldığı tasavvufî eğitim, onun temel manevi zeminini oluşturmuştur. Şems-i Tebrizî ise Mevlânâ’nın içsel dönüşümünün mimarıdır; Mevlânâ’nın en etkileyici şiirlerinin çoğu Şems’le yaşadığı manevi birliktelikten doğmuştur. Ayrıca Attâr ve Senâî gibi büyük mutasavvıfların eserleri Mevlânâ’nın düşünce yapısında önemli bir yer tutar. Bunun yanında İbn Sînâ, Gazâlî ve Fahreddin Râzî gibi İslam filozofları ve âlimlerinin etkisi de bilinmektedir. Mevlânâ’nın etkilendiği bu zengin kaynaklar, onun öğretisinin hem ilmi hem de manevi yönünü güçlendirmiştir.
Diğer taraftan Mevlânâ’nın etkilediği kişiler ve akımlar da oldukça geniştir. Onun düşünceleri, oğlu Sultan Veled tarafından kurulan Mevlevîlik aracılığıyla yüzyıllar boyunca Osmanlı’dan Balkanlara, İran’dan Arap coğrafyasına kadar geniş bir alana yayılmıştır. Mevlevîlik yalnızca bir tasavvuf yolu değil, aynı zamanda müzik, edebiyat, hat sanatı ve mimariye katkılar sağlayan bir kültür hareketi olmuştur. Batı’da Emerson, Thoreau, Nietzsche ve birçok çağdaş şair Mevlânâ’dan etkilenmiş; Coleman Barks gibi çevirmenler aracılığıyla Rûmî, dünya çapında bir edebiyat fenomeni hâline gelmiştir. Günümüzde kişisel gelişim ve spiritüel yaşam alanlarında yazılan pek çok eser, Mevlânâ’nın öğretilerinden ilham almaktadır. Sinema ve tiyatroda onun hikâyeleri defalarca işlenmiş; yaşamı ve düşüncesi üzerine sayısız araştırma yapılmıştır.
Bütün bu etkilerin yanında Mevlânâ’nın çağımız için sunduğu mesajlar da oldukça değerlidir. Modern dünyanın hızlı, stresli ve çoğu zaman yalnızlaştırıcı yapısı içinde Mevlânâ; insanlara içsel dengeyi, sevginin gücünü, hoşgörünün önemini ve sabrın iyileştirici niteliğini hatırlatır. Ona göre insan kendini tanıdıkça hayatın anlamını daha iyi kavrar. Bilgiye ahlak eşlik etmediğinde eksik kalır; sevgi ve merhamet, toplumların bir arada yaşamasının temel şartıdır. Bu sebeple Mevlânâ’nın düşüncesi, yalnızca bir dini ya da mistik öğreti olarak değil; insanlığın ortak vicdanına seslenen evrensel bir çağrı olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, yaşadığı çağın ötesine geçerek insanlığın tümüne hitap eden büyük bir fikir ve gönül ustasıdır. Onun öğreticiliği, insanı sevgiyle, hoşgörüyle, sabırla ve içsel arayışla yoğuran bir anlayış üzerine kuruludur. Hem etkilendiği büyük düşünürler hem de etkilediği geniş coğrafya, Mevlânâ’nın ne kadar güçlü bir manevi ve kültürel miras bıraktığını göstermektedir. Bugün dünya üzerinde milyonlarca insan, Mevlânâ’nın sözlerinde huzur bulmakta; onun insan merkezli yaklaşımını hayatına rehber edinmektedir. Yüzlerce yıl önce söylenen bu sözler, hâlâ insan kalbinin en derin yerinde yankı bulmaya devam etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.