Mustafa ÖZLÜK

Mustafa ÖZLÜK

Neden Kalkınma Hedefine Ulaşamadık?

Türkiye Cumhuriyeti 102 yılı geride bıraktı. Çok partili yaşama geçeli 75 yıl oldu. Peki demok­rasimiz hangi noktada? Geliş­mişlik düzeyimiz ne durumda? Eğitimde arzu edilen seviyeye ulaşabildik mi?
Cumhuriyet’in en yoksul yıllarında atılan ilk 10 yıllık sıçrama neden sürdürülemedi? Tek partili dönemde, ülke ger­çeklerinin el verdiği ölçüde ciddi bir kalkınma sağlandı. Ancak sonrasında aynı hız korunamadı. Geçenlerde bir vatandaş sokakta bağırıyordu: “Evet, uçak fabrika­sı kuruldu ama ne oldu? Şimdi nerede?” Bu “ne oldu” sorusu aslında çok önemlidir. Çünkü bağımsız Türkiye’nin temelleri atılırken verilen mücadele, sa­dece sahada değil, masada da büyük bedellerle kazanılmıştı. Fakat dışarıdan gelen baskılar ve düşmanlıklar sürekli engel oldu.

Çok Partili Dönem ve Demok­rat Parti Deneyimi
Türkiye, çok partili döneme geçtiğinde demokrasi, insan hakları, kalkınma ve çağdaş eğitim vaatleriyle değil; din ve tarikatları kullanarak bir siyasal üstünlük mücadelesiyle karşı­laştı. Demokrat Parti’nin kökleri Cumhuriyet Halk Partisi içindey­di. Adnan Menderes, CHP’den Aydın milletvekiliydi. Celal Bayar, Cumhuriyet’in kurulu­şundan beri siyasetin içindeydi. Ancak Demokrat Parti, demok­rasi vaatleriyle iktidara gelirken uygulamada “benim iktidarım, benim her şeyim” anlayışına kaydı. Bu da kısa sürede otori­terleşme eğilimini doğurdu ve partinin sonunu hazırladı.

Yeraltı Kaynakları ve Kay­bedilen Fırsatlar
Bir çocuğun sokakta söyle­diği şu söz çok anlamlıdır: “Tür­kiye bor madenleri zenginidir. Bu madenleri değerlendirirsek kalkınırız, dünyada farklı bir yerimiz olur.” Gerçekten de mesele budur. Bilimsel yöntem­lerle çıkarılıp işlenmiş ürünlere dönüştürüldüğünde gelirimiz katlanarak artabilirdi.
Benim de Elazığ Alacakaya’da çalışırken gözlemlediğim tablo ibretlikti. Dağ taş krom made­niyle doluydu. Etibank tarafın­dan işletiliyordu. Bir gün öyle bir noktaya gelindi ki; küreği kazmaya vuran işçiler krom çıkarmaya başladı. Ancak çıkan madenler kayıtlı değildi, bir kısmı çalınıyor, resmi kantara uğramadan özel alıcılara sa­tılıyordu. Daha iyi olanaklara sahip tüccarlar, bu madenleri İskenderun’a götürüp pazarlıyor­du. Devletin denetimsiz kaldığı böyle bir ortamda kalkınma mümkün olabilir miydi?

Özelleştirme ve Kamu Malı

1980’lerden itibaren “kamu zarar ediyor” bahanesiyle özel­leştirme planları hazırlandı. Oysa özelleştirmeler çoğu kez gerçek değer tespiti yapılmadan, “haraç-mezat” satılan kurumlar anlamına geldi. Karabük Demir-Çelik’in satışına “bir direğe bile versek devlet kârdadır” diyenler oldu. PTT’nin özelleştirilmesinde “çayın taşı ile çayın kuşunu avla­yanlar” parayı cebe kattı, borçla­rı ise halka kaldı.
Ben özelleştirmeyi hiçbir za­man savunmadım. Çünkü mil­letin malı, parası olana peşkeş çekildi. Yurttaş olarak benim de hakkım var ama param yok. Oysa kamu malı, milletin ortak değeri olmalıydı.

Demokrasi, Bilim ve Planlı Kalkınma

Türkiye, toprağı, güneşi, hava­sı ve zengin kaynaklarıyla güçlü bir ülkedir. Ancak bunları rasyo­nel, bilimsel ve planlı bir şekilde değerlendirmediğimizde potan­siyelimiz heba olur. Öncelikle demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlükleri güçlendirmemiz gerekir. Çünkü adaletin olmadığı yerde yük taşınmaz; o yük altın­da ülke batar ya da batırılır.

Emperyalizme karşı uyanık olmak zorundayız. “Kaça mal ediyorsun? 5 liraya. O halde ben sana 2–3 lira veririm.” diyerek fabrikalarımızı kapattıran zih­niyete karşı durmalıyız. Bugün 25 liraya aynı ürünü dışarıdan almak zorunda bırakılıyorsak bunun sebebi, kendi fabrikala­rımıza sahip çıkmamamızdır. Uçak fabrikasının kapatılması bunun en somut örneğidir.

Sonuç
Türkiye’nin kalkınma yolunda en büyük engeli, kaynaklarını akıllı ve planlı kullanamaması olmuştur. Elimizdeki madenlere, fabrikalara, kamu kurumlarına sahip çıkabilseydik bugün çok daha ileri bir noktada olabilirdik. Yol belli: Bilimsel yöntem, planlı ekonomi, adaletli demokrasi ve halkın ortak çıkarını öncele­yen bir yönetim. Eğer bunları başarabilirsek, Türkiye’nin kal­kınmasının önünde hiçbir engel kalmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.