
Songül KARAMAN
Türk Sofra Adabı (1)
Her toplumu var eden ögelerin arasında kültür önemli bir yer tutmaktadır. Kültür özellikle yaşanılan toprakların özünü yansıtmak gibi önemli bir göreve sahiptir. Geçmişten bugüne değin aynı toprakları paylaşan insanları birbirine bağlayan görünmez bir bağ ve yaşam biçimidir. İnsanlar, atalarından gelen kültür mirası olan gelenek ve örfleri bugünkü hayatlarına yön verip şekillendiren bir kılavuz gibi görmüşlerdir.
Kültür bir çok konuyu kapsayabilecek zenginliğe sahip bir ögedir. Bugün bu kültür ögelerinden sofra adabı ve kültürünün önemi ve özellikleri üzerinde durmaya çalışacağız. Yemek insanlığın var oluşundan bu yana yaşamsal zorunluluk olarak sürdürülmüş bir olgudur.
Tarih yolculuğunda tüm gelişim ve değişimler arasında yemek kültürü de yerini alarak gelişmiş ve özellikler kazanarak kendini yenilemiştir. Önceleri temel ihtiyaç olarak görülen yemek sonraları bir topluluğun özelliklerini, seçimlerini yansıtan bir kültür ögesi halini almıştır. Her toplum kendine has özellikler taşıyan bir mutfak oluşturmaya başlamış ve bu nesillerce aktarılarak yaşatılmaya çalışılmıştır.
Tüm dünya da yemek kültürü önemli bir yer tutmak da ve o ülkenin tarihini yansıtan, o bölge ile özdeşleşmiştir
Ülkemize baktığımızda birçok medeniyete ev sahipliği yapmanın getirdiği bir kültür mozaiği sergilemektedir. Özellikle mutfak kültürümüz gerek lezzet bakımından gerekse sunum ve değişik usulleri ile dünya mutfağında önemli bir yere sahiptir. Tarihteki sofra kültür ve adabı her dönem kendi özelliklerini korumuştur.
ORTA ASYA SOFRA KÜLTÜRÜ
Türk sofra kültürü Orta Asya dan Osmanlı Dönemine ve bu günümüze uzanan bir geçmişe sahiptir
Türk halkı için sofra sadece ihtiyaç amaçlı görülmemenin yanında sosyalleşme aracı olmuştur
Eski Türklerde sofralar, büyük aileler ve kabileler arasında birlikte oturulup yenen yemeklerle biçimlenmiştir.
sofrada toplanılarak bir araya gelinirdi.
Bu toplantılarda, ekmek çok kutsal kabul edilmiş ve sofraya ekmeksiz oturulmazdı. Ekmek bıçakla kesilmez, elle bölünürdü. İslam öncesi dönemde buğday ekerken dua eden Türkler, İslamiyet sonrasında bu dua geleneğini Anadolu’da da sürdürmüşlerdi. Ekinler sararıp biçmeye uygun hale geldiğinde “ekin salavatlaması” yani bir tür şükür duası yapılmıştır.
Kuşluk ve akşam vakti olmak üzere iki öğün yemek yenilirdi.
Yemekler, büyük keçe yaygılarda ve bazen de bu yaygıların üstüne konulan sini denilen yuvarlak bakır tepsilerde yeniyordu. Pek çok Türk kavmi, sofralarını çiçeklerle süsler, yemeğin görünüşünün de iştah açıcı olması için yemekler de süslenirdi. Yemeğe genellikle çorbayla başlanır ardından daha ağır yemeklere geçilirdi.
OSMANLI DÖNEMİ VE GÜNÜMÜZDE SOFRA ADABI
Osmanlı Döneminde, mutfak kültürü hem zengin hem de ihtişamlı bir yapıdadır. Sultanlara hazırlanan sofralar kadar misafirler için hazırlanan ziyafet sofraları da adından söz ettirmiştir.
Sofra düzeni, sunum, kullanılan tabaklar kaşıklar ve gereçlerde aynı özen ve kaliteyle seçilmiştir.
Tabaklarda altın işlemeler, geniş tepsiler gibi görsel açıdan hayranlık uyandıran ayrıntılar kullanılmıştır .
Türk toplumunda yemek sadece tüketim değil paylaşım aracı olarak da önemini korumuştur.
Türk sofralarında misafirler için porselen tabaklar ,cam kadeh tarzı zarif bardaklar, geleneksel motif işlemeli tepsiler kullanılmıştır. Çeşitli yemekler ve kültürel atmosfer tarih de sofra geleneklerini zenginleştirmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.