Yılmaz SANDIKÇI

Yılmaz SANDIKÇI

TEK KURŞUN ATMADAN

Günümüzde siyasette ve ekonomide de yaşadığımız çoğu sorun dünümüzde yaşanan olayları doğru anlamayan ve düşman yalanlarını tarih diye anlatanlara aldananlar yüzünden oluyor kanaatindeyim. Aldanmamanın yolu çok kolay, sevgili peygamber (sav) efendimizi örnek almak yetiyor; aldığı bir duyumu doğruluğunu araştırmadan başkasına aktarmak Müslümana yalan olarak yeter! Yalan ile iman aynı vicdandan durmaz. Bence, imanını korumak isteyen Müslüman bu hadis-i şerifi unutmaz!
*
Önceki hafta geçmişimizden bir dönem için anmalar, kutlamalar yaptık; 18 Mart 1915 tarihinde Çanakkale Deniz Zaferini kazanıyoruz ama 13 Kasım 1918 tarihinde başkentimiz İstanbul işgal ediliyor ve 16 Mart 1920 İstanbul'u resmen teslim ediyoruz. Bizden gibi bizimle birlikte yaşayan ama bu duruma sevinenler var!... At izi it izine karışıyor; işgalci düşman, kurdu ite boğdurmaya çalışıyor.
*
6 Ekim 1923 tarihinde İstanbul'u kurtarıp geri alıyoruz. Ancak bundan rahatsız olanlar var… "İngiliz, İstanbul'u terk ederken tek kurşun atmadı” diyerek öküz altında buzağı arayanlar, doğru bilgiler ile bile milletimizi yanlış yollara saptıranlar, zaferimize, başarı ve kazanımlarımıza kara çalmak için iftira dolu yalanlar uyduruyorlar. Uydurulan yalanlara aldananlar, kananlar var. Kandıkları yalanları yaymak için birbiri ile yarışıyorlar.
*
Sen onlardan olma, görüntüye söylentiye kanma, işin aslını ara! “Aldığın bir duyumu, doğruluğunu sorgulamadan başkalarına yayma” diye uyaran peygamber (sav) efendimizi anla! Yayılan yalan ve iftiranın dört koldan akmasına bakma. Yalan haberin, doğru bilgiden sekiz kat daha hızlı yayılması da seni korkutmasın. Yalanın çok olmasına da aldanma. Doğru bilgi ve gerçek tek, yalnız ve yavaş olsa da galip gelecektir çok olan kalabalık yalanlara… Yeter ki soru sormayı öğren, dedikodu ve söylentiye takılma, düşün, sorgula ve uğraş gerçeği anlamaya!.
*
Örneğin; "İngiliz, İstanbul'u işgal ederken kaç kurşun attı?” diye sor!... Evet, İstanbul'u işgal edenler, karakoldaki koğuşunda uyuyan askerlerimize, askerlik onuruna yakışmaz şekilde sıktığı kurşunlar dışında kaç kurşun atmışlar? Hele bi saysınlar da bakalım birlikte... Buna cevap vermezler! Çünkü İstanbul’u kurtaran zaferin altında aradıkları buzağının, aslında tam da oradaki ihanetin altında yattığını çok iyi biliyorlar. Bu yüzden, gerçekleri anlama diye seni farklı konulara yönlendiriyorlar. Kanma bunlara! Devam et işin aslını aramaya.
*
1915 yılında kazandığımız zafere rağmen, 1920 yılında hem Osmanlı Devletinin başkenti hem de Dar-ül halife olan yani İslam Hilafetinin de başkenti İstanbul'u nasıl işgal edebilmişler? Kim teslim etmiş? Bunu da sormayı unutma! Cephede kazanılan zafere rağmen, masada kaybedenler kimlermiş? Müttefikimiz yenildi diye, bizi de mağlup sayanların, saydığına itaat edenler kimlermiş? Bunlara itaat etmeyenlerin başlattığı Kurtuluş Savaşını kimler inkar etmiş? Bunu da sormalı değil miyiz?
*
Sorulara cevap alamayacaksın belki de, çünkü cevap vermeden konuşanların hepsi de seni aydınlatmak için değil, seni yanıltmak ve kafanı karıştırmak için konuşuyorlar birlikte. Onlar bizden ne kadar çok kişiyi aldatırsa, amacına o kadar yaklaşacaklar ama sinsice.
*
Şunu da unutma; Müslüman olan hain olmaz ama hainler Müslüman kılığında aramızdalar, bizden gibi konuşuyorlar ama Kurtuluş Savaşımıza da kazandığımız zaferlere de o dönemdeki başarılarımıza da kara çalmak için çalışıyorlar; muzaffer komutanlarımıza iftira atmak için, kazandığımız zaferi, kurduğumuz devleti küçümsemek için, işin aslını anlatanların susturmak için konuşuyorlar, elbette konuşacaklar. Bazen doğrular arasına yalanlar katacaklar, bazen gerçeği çarpıtacaklar hatta doğru bilgiler ile bile milletimizi yanlış yollara saptıracaklar. Çünkü hainler düşmana hizmet etmek için varlar.
*
Onların görevi bu! Ama sen aldananlardan olmak istemiyorsan, kafanın karışmasına izin vermemek üzere sorular soracaksın, “bizden görünüp bizden olmayanların en tehlikeli hainler” olduğu gerçeğini unutmayacaksın; görünenin, söylenenin ardındaki işin aslını anlamaya çalışmak üzere sorular sormaya devam edeceksin. Böylece bunların yüzyıllardır üzerimizde planladığı “ayır-buyur oyunları” yani “böl, parçala, sömür, yut oyunları” bozulacak!
*
Unutma, onların oyununu bozulmazsa, onlar bizim birliğimizi, dirliğimizi bozacak… Hem de 100 yıl önce tam bozduk dedikleri yerden geri çekilmek zorunda kalmalarının intikamını da ekleyerek…
*
Uyan Türk, uyan Türkiye, uyan Müslüman; yeter artık kanma kimsenin halkların kardeşliği diyen demokrasimsi ağızlarına, Müslüman görünen kılığına, lafına veya milliyetçi, ümmetçi, Osmanlıcı gibi tavrına. Takılma siyasi partilere, gelme politikacıların gazına. Sahip çık, imanına, milletine, atana, vatana... Geçmişimizde yanlışlarımız olduysa, düzeltmek için çalışanlarla birlik olacaksın ve engel olacaksın yıkmak için çalışanlara. Bir bebek anasından aldığı bir hastalıkla doğdu diye, öldürür müsün tedavi mi edersin! Dikkatli düşün, doğruyu ara, gerçeği anla.
*
Polonya’dan selam ve dua, kanmak yerine işin aslını arayan, dinin manasını anlamaya çalışanlara.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.