DERDİMİZİ SEVMEK

Ne zaman bir sükûnet hali zuhur etse, birileri gelir ve sinir uçlarımıza dokunur. Hem de bir öncekinin bir doz aşımı fazlasıyla dokunurlar. İlk önce seslerimiz yükselir, vicdanlarımızı dumura uğratan görüntülerle yorarız zihnimizi. Sonra gün geçtikçe biraz daha hafifler sanki, ya da biz törpülendikçe biraz daha alışırız.

Görseller biraz daha alışılmış bir hal alır. Sonra kabul edemediğimiz her şey bir adım daha yaklaşır hayatımıza. Kabullenemediklerimiz bizim için hala aynı yerini korur gibi görünse de etrafımızdakilerin bir kısmı teslimiyet göstermeye başlar. Onlara karşı da bir duruş göstersek de aynı hayatı paylaştığımız insanların ruhlarındaki zayıflık, bizim de ruhumuza sirayet etmeye başlar.

Her defasında çivisi çıkmış dünyanın diyerek, değerlerimizi sadece söylemlerimize kadar indirgediğimizin farkına varamaz hale geliriz. Oysa kendimizden, değerlerimizden, örf ve adetlerimizden bir adım daha uzaklaştırılmış oluyoruz. Toplum olarak belki de zamanın en şiddetli sinir uçlarımızın törpülendiği bir dönemden geçiyoruz. Dini inançlarımıza, ahlaki değerlerimize örf ve adetlerimize karşı topyekûn bir saldırı var ve her cephede aynı anda mücadele etmekten oldukça yorgun düşüyoruz.

Örf ve adetler, zamana göre uyarlanamadığı için, bazı kötü gelenekler öne sürülerek bütünü töre diye adlandırılarak, genel bir cephe oluşturuldu ve iyi olanlarda aynı kefeye koyularak toptan hedef gösterildi. Maalesef farkında olmadan kendi benliğimizin kodları olan töreyi kendi ellerimizle katlettik. Başka milletlerin güzel geleneklerinin sadece birkaç tanesinin modernlik, çağdaşlık diye gösterilip de kötülerinin de aynı kefeye koyularak tamamını kabullendirildiğimiz gibi.

Dini inançlarımızın normlarının da aynı akıbete uğraması ve toplumca bu saldırıya karşı koyamamak, bu cephede de kan kaybetmemize sebep oluyor. Toplumları bir arada tutan değerlerin başında gelen dini ve milli değerler gelmektedir. Bu da aynı zamanda bu birlikteliğe kastı olanların en çok hücum edeceği alandır. Bütün enerjilerini bu alana saldırmak için kullanırken, kullanabilecek ne kadar yol varsa denenecektir. Bunu açıktan yaptıkları zaman herkesin çok kuvvetli bir şekilde karşısında duracağını bildikleri için, bu alana yapılacak bütün saldırılar ilk önce sinir uçlarına dokunarak tepkiyi ölçmek, ardından da ısrarla bu dokunduğu alanı gündemde tutarak dejenere ederek toplumu aslında olmayanı ama varmış gibi gösterdikleri yanılgılara alıştırmaktır.

En zayıf anımız, kendimizi en rahat hissettiğimiz andır. Kaygılarımızı, beklentilerimizi, umudumuzu, her zaman diri ve zinde tutmak zorundayız. Dini ve milli değerlerimizi bir hikâyeden ibaret değil, hayatın gerçeği olarak nesillerimize aktarmak zorundayız. “Su uyur düşman uyumaz” gereğince dertlenmemiz ve derdimizi sevmemiz gerekir. Eğer ki derdimizi sevemezsek, her zaman başkalarının başımıza açacağı dertlerle uğraşmak zorunda kalacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.