KARAR VERİRKEN

Ne kadar tuhaf bir hayat yaşıyoruz ki, kendi doğurduğumuz sancıları hep başkasının üzerinde görebilme çabasındayız. Düşüncelerimizi, hayallerimizi, hesaplarımızı başkaları yönlendiriyor gibi olsa bile, karar verme mekanizmamızı asla kendimizden başkasına kullandırmayız.

Sevgi de saygı da nefret de iyi de kötü de ve bütün davranışlarda kendi işimize geleni tercih eden ve kendimize, ihlal edilmeyecek sınırlar çizen bizden başkası değildir. Güzel neye ve kime göre güzeldir, çirkin ise neye ve kime göre çirkindir? Eğer ki bu algı herkes için aynı olmuş olsa, senin güzel gördüğünü herkesin güzel görmesi gerekir. Ama bu imkansızdır, çünkü hayata herkesin bakışı farklıdır. Bu da gönlümüzün bize çizdiği bu sınırların yine karar vericisi kendimiz olduğunu gösterir. Aynı durum çirkinlik algısı içinde aynıdır.

Algılarımızı kimin yönlendirdiğini görmek için ise sadece kimi dinlediğimizi bilmemiz yeterlidir. Çünkü hiç kimse sevmediği bir fikri veya kişiyi asla dinlemez. Dinlese bile sözüne itaat etmez, kendi bildiğini yapar. Söyleyenin haklılığının da fazla bir tesiri olmaz. Çünkü biz sadece gönlümüzü okşayan ve kendimize uygun gördüğümüz söylemleri dinleyeceğiz.

Sevdiğimiz kişinin hatasında bile bir haklılık görebilmek için bahaneler üreteceğiz. İnanmak veya inanmamak için karar verirken kendi doğrularımızı yanlışlarımızı her defasında yeniden ele alacak ve çoğu zaman olduğu gibi, işimize hangisi gelirse o yönde karar vereceğiz.

Bize ve toplumun yaşayışına aykırı olan davranışları, kendimize yakıştırmıyor olsak da elimize aynı imkanlar geçtiğinde, davranışlarımızda oluşan değişikliği göremiyoruz. Belki de kat kat fazlasını yapabilmek için bahaneler üretmekten geri kalmayacağız. Ama başkasının üzerinde gördüğümüz zaman, mal bulmuş mağribi gibi eleştiride taviz vermeyeceğiz.

Elde ettiğimiz bütün başarıları kendimize mal edeceğiz. Hatta o başarıda bize katkıda bulunan bütün faktörleri bile yok sayacak, başarının sadece kendimize ait olduğunu ve övülmeye layık olduğumuza ilk önce kendimizi inandıracağız. Başarısızlık olduğu zaman ise bütün sorumluluğu sebeplere ve kişilere bağlayacağız.

İnsan hayattan lezzet almak için nefsine hoş gelen her olguyu kendisine hakmış gibi görür. Belki de bu hayatın mayası olan sevgiyi nefsinde görmesindendir. Onu hoşnut edebilmek için her şeyi kendisine mübah sayıyordur. En nihayetinde herhangi bir konuda karar vermesi gerektiğinde nefsinin sesine kulak vererek tavır alıyordur.

Herkes için hayattaki en doğru karar, kendi aklı ve düşüncesine en uygun olanıdır. İster doğru ister yanlış verilmiş olsun, insanın sonuca mutlaka bir bahanesi olacaktır. Ve herkes bu karar verme yetisini kendisinden başkasına kullandırmayacaktır. Bizim kendimize sormamız gereken soru, madem ki bu yetiyi kendimizden başkasına vermiyoruz, neden her zaman yanlışlar başkalarının, doğrular hep bizim oluyor?

Son olarak, ülkemizde yapılan 13. Cumhurbaşkanı seçimlerinin vatanımızı milletimizi çok daha güzel günlere taşımasını ve hayırlara vesile olmasını, Cenabı Allah’tan niyaz ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum