Yılmaz SANDIKÇI
MALUMAT BİLGİ VE DÜŞÜNME
Malumat ile bilgi arasındaki farkı anlamayanlar, medrese ile üniversite arasındaki farkı da anlamıyorlar. Anlamadıklarını da anlamadıkları için geçmişte kalan başarılarımız ile özvünürken, günümüzü etkileyen hezimetlerimizden ders almıyorlar.
*
Matbaa her ne kadar 6. yüzyılda Çin’de icat edilmiş olasa da ilk olarak 15. yüzyılın sonlarında Almanya’da yaşamı etkileyecek şekilde kullanılmıştır.
*
Size de ilginç geliyor mu? Birçok buluş, doğuda icat edilmesine rağmen, yaşamı etkileyen sonuçları ancak batıda vermeye başlamıştır.
*
Çinde bulunan matbaa 9 yüzyıl kadar sonra Almanya’da malumatın yayılmasını hızlandıracak şekilde kullanılabilmiştir... Matbaa doğru malumatın yanında yalan yanlış malumatın yayılmasını da hızlandırmış, ayrı mesele… Ama esas olan konu şudur, matbaa sayesinde yayılan malumat önce Almanya’da sonra orta-batı Avrupa halklarında düşünme, tartışma ortamını geliştirmiştir.
*
Matbaa ile yayılan her türlü malumat içinden işe yarar bilgiyi ayırma ve çıkarma ise birkaç nesil sonrasında sorgulama, deney, gözlem, tartışma vb şekillerde düşünme becerisi gelişmiş insanlar sayesinde olmuştur.
*
Malumattan bilgi çıkarmak! Elbette sadece matbaaya bağlı değildir, düşünce seviyesi ve aklı kullanma becerisi ile de yakından ilgilidir. Matbaa sayesinde yayılma hızı artan malumatın içinden bilgi üretebilmek, 17. yüzyıl Avrupasını bilgi devrimi ile bilgi çağına getirmiştir… Avrupada “kraliyet bilim cemiyetleri” kurulması da bu dönemde başlar. Doğu toplumlarında, ki o dönem lider konumdaki Osmanlı’da “padişahlık ilim cemiyeti” gibi bir girişim zemin bulamamıştır.
*
Bilgiden bilime, bilimden teknolojiye ve sanayiye giden sürecin sonunda 18. yüzyılda İngiltere’de sanayi devrimi başladı. Sanayi sayesinde üretim kolaylaşırken, yeni bilgi üretimi de hızlandı. Yeni bilgi yeni teknoloji demek, yeni teknolojiler de sanayinin gelişmesi demek… Sanayinin gelişmesi ise yine yeni teknolojiler demek. Bu sayede, Avrupa birbirini destekleyen iç dinamikler ile sürekli bir gelişme döngüsüne girmiş oldu.
*
Gelişme, dünyaya yayıldı, ancak ulaştığı her yerde aynı etkiyi yapmadı. Bilgiyi nasıl kullanacağını anlayabilen milletler, sanayi devrimine katıldılar. Zenginlikten pay alma yarışında yerlerini aldılar. Bu milletler büyürken aynı zamanda geliştiler. Bilgiye nasıl davranacağını bilemeyen hatta malumat ile bilgi arasındaki farkı anlamayan toplumlar sanayi sayesinde ucuzlayan ürünlere sarılsalar da üretmeden tüketen toplumlara dönüştüler ve büyümeye devam ederken gelişme trenini kaçırdılar.
*
Malumatı bilgiye dönüştürecek kadar düşünemedikleri için, bilgiden bilim de üretmedi bu toplumlar! Üretmeden tükettikleri için fakirleştiler. Gelişen batı karşısında düştükleri zayıflığı ve başarısızlığı sindiremedikleri yerde de suçu kadere attılar. Düşüncesizce üretmeden tüketerek, fakirlik kısır döngüsüne girdiler. Üretemedikleri şeyleri satın almayı marifet bellediler.
*
Zaman geçti çağlar değişti ve bilgiye nasıl davranacağını öğrenen milletler her çağda yeniden yeni bir dünya düzeni kurdu birbiri ardına. 6 yüzyıl önce matbaayı bulanlar, çağımızda interneti buldular ve malumatın yayılma hızını ışık hızına çıkardılar. Bizimkiler ise ya onun ya bunun kuyruğuna takıldılar. Dünya hakimiyetinin bilek gücü ile övünen milletlerden, beyin gücü geliştiren milletlere geçtiğini de anlayamadılar.
*
Biz hala Avrupalı tuvaleti bizden öğrendi, Avrupa temizliği bizden öğrendi diye övünüyoruz. Avrupalının bizden öğrendiği temizliği geliştirip nasıl hijyen olarak bize geri sattığını anlayacak seviyede düşünemedik hala! Bi anlasak övünmeyi bırakacak ve düşünmeye başlayacağız…
*
Düşünme seviyesini geliştirebilenler, Osmanlı zamanında başlayan Avrupalılaşmanın ne demek olduğunu, Avrupalılaşma çabasını kimlerin ve niçin sabote ettiğini fark edecekler… İnşallah o da olacak geç olmadan. Anlayanlara selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.