Yılmaz SANDIKÇI
ÖĞRETMEN İLE BEŞERDEN İNSANA
Bir milletin ufku, öğretmenlerinin ufku kadardır; milletin kaderi öğretmenlerinin ufku kadar çizilir demek çok genel bir söz olur ancak öğretmeni, beşerden insan çıkaran bir usta olarak tanımlamak yeni bir söz olacaktır. Öğretmen güçlenirse, ülke güçlenir çünkü beşerden insanlık seviyesine çıkan ahlaktan erdem seviyesine yükselen her kişi biroy olarak kalmayacak, birey olarak gelişecektir. Bu toplumu ve ülkeyi geliştirir.
*
Toplumların yükselişi de çöküşü de eğitimle başlar; eğitimin kalbi ise öğretmendir. Savaşlar komutanlarla kazanılır ama medeniyetler öğretmenlerle kurulur. Kazanılan topraklar, kurtarılan topraklar öğretmenler eli ile vatana dönüşür. Bir ülkeyi yok etmek veya köleleştirip sömürmek isteyenler önce eğitimi bozar, zayıflatır, öğretmenini itibarsızlaştırır sonra nihai emeline ulaşmak için harekete geçer.
*
Bir ülkeyi ayağa kaldırmak isteyen ise önce öğretmenine sarılır. Çünkü toplumun zihni de vicdanı da maddi sorunları çözülmüş, gelecek kaygısı ile meşgul olmayan, huzurlu öğretmenlerin elinde yükselir.
*
Öğretmen; bilgi aktaran biri değildir, öğretendir; aklı kullanmayı, düşünmeyi, sorgulamayı, anlamlı sonuçlara ulaşmayı… Başarılı öğretmenler, beşerden insan çıkaran ustalardır dedim, yani çamurdan gelen bedenle gökten gelen ruh arasındaki köprü olur öğretmenler. Bir çocuğun ilk harfte nasıl titrediğini bilir; o harflerden bir yaşam kurmayı öğretir öğretmenler.
*
Öğrenmek fiilinin, beyin ile merak, sorgulama, araştırma, doğrulama gibi türlü zahmetle yapılan sistematik bir süreç gerektirdiği için kişileri birey kalitesine yükseltir. Ancak anlayarak öğrenmek yerine zan ile sorgulamadan, doğrulamadan inananların çoğu, yalanları hatta düşmanın çarpıttığı malumatı doğru kabul ederek kolayca yönetilen biroy değerinde kişilere dönüştür.
*
Öğrenmek, malumatın içindeki bilgi çıkarmak demekti.
Malumat, malum, alim, ilim silsilesi ile geçen binlerce yılda gelinen seviye ortadayken sadece 2 yüzyılda dünyanın da insanlığın da baş döndüren hızda gelişmesi ve dönüşmesi bilgi sayesinde ortaya çıkan bilim ile yapılmıştı.
*
Bu yüzden öğretmen ve öğrenmek, bilim demektir! Bilim ile ilim arasındaki fark ise çok incedir; milletimizin çoğu hala fark edemese de bilim’deki “b” harfi bilgiyi temsil eder. Küçücük “b” harfi ilim önüne eklenince bilim oluşur. Orta çağda kilise papazlarının tüm engellemelerine rağmen öğrenmeye ve öğretmene değer veren bazı batılı devletler, sanayi devrimini başarmıştır. İlim çağından bilgi - bilim çağına oradan da sanayi devrimi ile dünya hakimiyetine ulaşmışlardır.
*
Bugün beğenmesek de elinizdeki telefon da, evinizde fırın da bu bilim çağının geliştirdiği teknolojileri sayesinde yaşamımızı kolaylaştırmaktadır.
*
Bunu erkenden fark eden Atatürk, Cumhuriyetle birlikte öğrenmeye ve öğretmene özel önem vermiştir. O’nun fark ettiğini hala fark edemeyen, anlayamadı şeyleri anlamak için anlayış kapasitesini artırmaya çalışmak yerine, anlamadığını reddetme tembelliğini seçenler yüzünden, büyümeye devam etsek de gelişme ve kalkınma da zaafiyete uğramışızdır.
*
Atatürk bir savaş kahramanı olarak kurtardığı vatanın, kurduğu Cumhuriyet’in geleceğini öğretmenlere emanet etmiş ve “toplumu kurtaracak olanlar, öğretmenlerdir” diyerek bazılarının ufuklarını aşan bir hedef koymuştur.
*
Öğretmen için bilgiyi aktarmak kolaydır; bilgiyi ahlakla birleştirmek zordur.
Bu yüzden, her şeyi öğretmenden beklemek haksızlık olur, ana-babanın da çocukları için öğretmen olma bilincine ulaşması gerekir. Tembel veya cahil veya bilinçsiz ana babaların, ilgilenmedikleri çocukları için okulları kreş gibi, öğretmenleri dadı gibi görmeleri medeniyet yarışında bizi yavaşlatacaktır.
*
Öğretmen, sadece öğreten değildir, uyandırandır, merak ettiren, soru sorduran, sorgulatandır, düşündüren ve düşünceden bilim ve teknoloji çıkarmaya yönlendirendir. Ancak bilgi ile malumat arasındaki farkı fark edemeyenler, bilim ile ilim arasındaki farkı da anlamazlar. Bu anlayışsızlık ortamında üniversite ile medrese arasındaki farkı da ortaya koyamazlar. Sonuç hüsrandır, mesleksiz üniversite mezunları, artan mesleksiz, hedefsiz işsizler ordusu. Sanayi ve teknoloji çabasına uygun yetişmeyen insan kaynakları. İsraf edilen, çocuklar, gençler, zekalar…
*
Okullarda bu bağlantıları kuracak şekilde bilimsel düşünme öğretmeyenler, öğrenmeyenler veya ilimsel ezber ile öğrenmenin sağlayacağı kazanımlara engel olanlara aldananlar, şurada anlatmaya çalıştığım sebep sonuç bağını ne kadar anlarlar?
*
Aklını kullanmayan toplum köle olur; Vicdanı gelişmeyen toplum zalim veya zalime hizmetçi olur. Aklı ve vicdanı birleştirmeyi öğreten tek meslek öğretmenliktir. Akıl peygamber (sav) efendimizin “aldığı bir duyumu doğrulamadan başkasına aktarmak Müslümana yalan olarak yeter” dediği hadis-I şerifinde geçen doğrulamanın kaynağıdır. Akıl seviyesi düştükçe, ahlak seviyesi de düşecektir.
*
Bir öğretmen, ölse bile düşünmeyi öğrettiği, aklını kullanma seviyesinde yükselttiği öğrencilerinin eserlerinde yaşamaya devam edecektir.
*
Günümüz öğretmeni, çağın en zor savaşını veriyor; zira, bilgi çok, dikkat az… Gürültü çok, hikmet az…Ekran çok, etkileşim az…Bu koşullarda öğretmenlik, sadece bir meslek değil; medeniyet nöbeti oluyor. Bu yüzden bir toplum, öğretmenine duyduğu saygı kadar gelişiyor, öğretmenine sırt çevirdiği kadar geriliyor.
*
Bir milletin ufku, öğretmenlerinin ufku kadardır. Öğretmen güçlenirse, ülke güçlenir. İnsanlığa yol gösteren tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun. Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.